Fatma Karahasanoğlu


    MUHABBET

    MUHABBET


                                   MUHABBET

                         Hz. Musa Aleyhisselâm, bir gün Tur'a giderken, bir kimseye rastlar. O kimse:
— Ya Musa, Cenabı Hak'ka niyaz et. Bana amcamın kızını nikâhlasın, der.
Bir müddet gittikten sonra ikinci bir kimseye tesadüf eder. O kimse de:
— Ya Musa, benim için dua et. Çok fakir bir haldeyim.  Bana bir miktar dünyalık ihsan buyursun.
Yine biraz gittikten sonra, üçüncü olarak çıplak bir kimseye tesadüf eder. O kimse ise:
— Ya Musa, benim için, o çok çok ihsan eden Cenabı Hakka dua eyle. Bana bir-iki akçe kıymetinde bir eski elbise ihsan buyursun ki, onunla setr-i avret edeyim.
Hz. Musa Aleyhisselâm münacât mahalline giderek, mükaleme esnasında o üç kişinin ilticalarını Cenabı Hakka arz eder. Taraf-ı izzetten:
— Ya Musa! Evvelce gördüğün kimseye amcasının kızını takdir ettim, O'nu nikâh etsin. İkinci kimseye de söyle, filan yerde bir hazine var. Alsın ve ihtiyacına kullansın. Üçüncü kimseye de söyle ki, O'na dünyada zerrece bir şey vermem, diye buyrulmuştur.

Hz. Musa Aleyhisselâm:
— Ya Rabbi, sır ve hikmeti sana malûmdur. Hiç bir nebî ve mukarreb melek bilmez, o çıplak ve cok muhtaç olan kimseye, zerre kadar bir şey vermemendeki hikmetin nedir? diye sual edince. Cenabı Hak:
— Ya Musa! Her kuluma, dünya ve âhirette birer nasib takdir ettim. O çıplak kimseye de hisse olarak benim muhabbetim düştü. O'na söyle eğer benim muhabbetimi, dünyaya değişirse, O'na o derece dünyalık verilim ki, saymaya bile gücü yetmez, buyurur.
            Nihayet Musa Aleyhisselâm dönüp gelerek, o kimselere, emr-i ilâhiyi tebliğ edince, o çıplak kimse, hemen şöyle tazarru ve duada bulunur:
— Ya Rabbi, eğer benim etimi, bıçakla parça parça etseler, yine de senin muhabbetini benden gideremezler. Bana, dünyadan daha alçak bir şey yoktur.

                        ***

                       Aşk ve sevda ile herkesçe meşhur olan Mecnûn, amcasının kızını Leyla’yı sevmektedir. Bir gün Mecnûn'un babası Leylâ'nın babasına:
— Ey kardeşim, niçin muhtereme kızın Leylâ'yı, oğlum Mecnûn'a nikâh etmezsin?
— Kardeşim, senin evladın benim evladım demektir. Kızımı vermememin sebebi; Mecnûn'a şefkat ve merhametimden dolayıdır. Zira, Mecnûn Leylâ'nın düşkünü olup, onları birbirine alıp-vermek ölümlerine sebep olur. Ve bu husus bizleri de çok üzer. Eğer bu sözümün doğru olup olmadığını anlamak istersen, şöylece tecrübe edebiliriz: Ben Leylâ'ya amcanın oğlu seni görmek istiyor, filan yerde dur, diye emir ve tembih edeyim. Sen de Mecnûn'a yine filan yerde durup Leylâ'ya bakmasını tembihle. Bakalım neler göreceğiz, der.

Bu fikri Mecnûn'un babası da münasip görür ve oğluna söyler.
               Mecnûn, tembih olunan yerde beklemeye başlar. Leylâ da uzun ve ince bir elbise giyip, o yerden geçmek üzere yürür. Mecnûn'un aşkı son haddini bulmuştur. Tam önünden geçmekte iken, dertli ve aşkından sadık olan Mecnûn, değil Leylâ'yı görmek O'nun eteğinin tozunu görür görmez hemen yere düşüp kendinden geçer.
Babaları da bu hali görünce birbirlerini tasdik ederek, işte hakiki aşk böyle olur derler.
Bir müddet sonra Mecnûn kendine gelince, ne olduğunu sorarlar. O da:
— Leylâ'nın eteğinin tozunu görünce, dayanamayarak kendimden geçtim. Kendisini görmeye nasıl dayanayım, diye cevap verir.