Fatma Karahasanoğlu


  KOLAY OLMAYACAK

  KOLAY OLMAYACAK


                                               KOLAY OLMAYACAK

 

                          Kadın cinayetleri, önüne geçilmez bir hal aldı.  Gün geçmiyor ki, bir kadın cinayet haberi gündeme düşmesin. Nedenler, niçinler. Araştırılsa da, cinayete kurban giden kadınlar bir daha geri gelmiyor.

En küçük olayı sorun edip, şiddete döndürmek, insana yakışmayacak hareketlerdir.

                         Yeni evlenen çift, kısa sürede sorun yaşamaya başlar. Birbirlerini sevmelerine rağmen evliliklerinin ikinci ayında, sevgi yerini tartışmaya bırakır. En küçük olayı bile büyütmeye başlarlar. Oysa evlenmeden önce birbirlerine sevgi sözcükleriyle hitap ederlerdi.  Nasıl bu hale geldiklerini masaya yatırmaya karar verirler. Genç adam, “benim bir fikrim var. Bahçeye ağaç dikelim. İki  ay bekleyelim. Ağaç kurursa, boşanırız. Kurumazsa devam ederiz.” Der.

Genç kadın, fikri beğendiğini ve kabul ettiğini söyler.  Bu arada odalarını da ayırırılar. 

Bahçeye bir ağaç dikerler. Ve beklemeye başlarlar.

Ağaç, diktiklerinin ikinci ayında her ikisi de, ellerinde su bidonuyla ağacın dibinde karşılaşır.

                          Buradan anlıyoruz ki, karşılıklı konuşmak her sorunun üstesinden gelir.   Sorunlar sorun olmadan önce çözülürse, ortada ne şiddet kalır, ne de cinayet işlenir.

İnsanlar konuşarak ve dertleşerek anlaşır.  Konuşmak kadar güzel olan daha ne vardır?  

Birbirlerinin  düşüncesini almadan, fikrinin ne olduğunu bilmeden, gereksiz ahkamlar kesip,  geri dönüşü olmayan yollara girmek, şiddetin en çok hoşlandığı ortamların oluşması demektir. Şiddet, bu ortamlardan beslenip, kendine yön bulur.

Şiddet kendine yön bulurken, çiftler nasıl bir çıkmazda olduklarını çok geç fark ederler. Zaten fark ettikleri zaman da iş işten geçmiş oluyor. Kadın, cinayete kurban giderken, çocuk koruma altına alınıyor, erkek dört duvar arasına gidiyor.

Kısacası bir aile yok oluyor. Bu aile konuşup, anlaşsaydı bu sonuçlar ortaya çıkacak mıydı? Elbette çıkmayacaktı. Sabır, anlayış mutlaka olması gereken olgulardır.  En küçük bir olayı büyütüp, büyük bir sorun haline getirmek, aslında en son yapılması gerekendir. Bu sadece eşler arasında değil. Her ortamda, bu tür davranışlar, gündeme gelmektedir.  Böyle olunca da, toplum gerilmektedir. Arkadaşlar ortamlarına gidildiğinde herkeste ortak bir görüş; “devir değişti, kimseye güvenilmiyor.” Peki neden güvenilmiyor? Hiç bu konuda fikir yürütüldü mü?  

                       Dağ dağa küsmüş dağın haberi yok. Çiftler bu hale geliyorsa, şiddetin önüne geçmek hiç kolay olmayacak.