Fatma Karahasanoğlu


                                     KIRMADAN, DÖKMEDEN, İNCİTMEDEN… 

 Bazen nasıl bir hayat içinde olduğumuzu anlamayız.


 

                                     KIRMADAN, DÖKMEDEN, İNCİTMEDEN… 

 

                      Kör bir adam,  her akşam elinde gaz lambasıyla dışarı çıkar. Onunla dalga geçmek isteyen bir kişi; “gözlerin görmüyor, lambayı neden peşinde taşıyorsun?” kör adam, “senin gibi salaklar, lambayı görüp  bana çarpmasın diye.”

                     Bazen nasıl bir hayat içinde olduğumuzu anlamayız. Bir başkasını alay etmek, onunla dalga geçmek sanki bize farz olunan eylemlerdir. Bir başkasının eksiğini görüp yüzüne vurmak kadar kötü bir şey yoktur.

                     Dünyada insan sayısı kadar düşünce vardır. Her düşünce insana özeldir. Ancak bir başkasının eksiğiyle dalga geçmek, hiçbir düşünce özgürlüğüne sığmaz.

                      Dervişin biri berbere girer ve kavuğunu çıkartır. Kel başı ortaya çıkar.  Yan sandalyede oturan külhanbeyin dikkatini çeker.  Oturduğu yerden kalkan külhanbeyi, dervişin başına bir tokat atar. Derviş, bir şey söylemez. Sessizliğini korur. Külhanbeyi bir tokat daha atar; “kabak, kabak” der.

Derviş, yine sessizliğini korur. Külhan beyi üçüncü kez, tokat atıp; “kabak, kabak” diye tekrarlar. Sonra kapıya yönelir.

Derviş külhanbeyinin arkasından uzun  uzun bakar. Dükkanın önünden dört nala koşan bir at arabası külhan beyine hızla çarpar. Külhanbeyi orada ölür.

Berber, dervişe dönerek; “biraz fazla olmadı mı?” der. Derviş, sakin bir sesle; “ben bir şey yapmadım. Kabağında da, sahibi vardır.”

                       Bazen bakışlar, sözlerden keskin olur. Bakış vardır, bir de bakış vardır. Bu iki bakış arasında da, oldukça fark vardır.

                      Mevlana, dergaha gelen yeni müritlerinden şaşı olanından, abdest için su testisini ister. Mürit, bakar, iki testi olduğunu söyler. Hangisini istediğini sorar.  Mevlana bir testiyi kırmasını, diğer testiyi getirmesini ister. Mürit, testiyi kırar. Fakat ikinci testiyi bulamaz. Çünkü şaşıdır, ikinci testi ortada yoktur.

Burada Mevlana’nın nasıl bir bakışla olaylara yaklaştığına tanık oluyoruz. Bir insanın eksikliğinden dolayı alay etme var mı? Çok güzel bir üslupla konuyu izah etti.

                          İşte, yapılması gereken budur. Konular izah edilirken, kırmadan, dökmeden, incitmeden yapılmalıdır.