DUYGU KARAHASANOĞLU


   İNSAN OLMAK

   İNSAN OLMAK


                            İNSAN OLMAK

 

                      Bir yanda hayvan severler diğer yanda hayvanlara her türlü eza cefayı yapan caniler!..hayvan barınaklarında sayısız hayvan barınmaktadır. Bunların yeme, içmeleri çoğu zaman hayvan severler tarafından karşılanmaktadır.

Bazı belediyelerde bu konuda duyarlıdır.  Sokak köpeklerinin tek umudu barınaklardır. Yaz sıcağından yada kış soğuğundan etkilenmedikleri güvenli yerdir.

Son yıllarda evde hayvan besleme alışkanlığı arttı. Apartman dairesinde oturanlar, petşoplardan aldıkları hayvanları belli bir süre baktıktan sonra sokağa salıvermektedirler.  Ev hayatına alışan bu hayvanlar, sokakta zor şartlarda yaşama mahkum kalıyor. Bazıları da, beyinsiz insanlar tarafından işkenceye maruz kalıyor.

Evde hayvan belemek birine farklı görünmek için bakılmaz. Hayvanın dilinden anlamak, o hayvanı tanımak çok önem taşır.  ‘Ben bir hayvan satın alacağım. Ve evde besleyeceğim.’ Diyerek petşopa koşmak hayvan seviyorum anlamı taşımaz. Kedilerin yada köpeklerin dünyasını bilmek gerekir. Onlarla kurulan göz temasıyla ne söylemek istediğini anlamak gerekir. Dilsiz olabilirler ancak kurdukları göz teması ve yaptıkları hareketlerle kendilerini rahatlıkla ifade etmektedirler.

İşte, bunları bilmeden, anlamadan; ‘ben köpek alacağım, bir kedi alacağım.’ Diyerek ayak direten sorumsuz çocuklar gibi olmamak gerekir. Hayvanlarında birer canlı olduğu gerçeği unutulmamalı. Onların da, canları ve yaşam hakları olduğu asla unutulmamalı.

                           Geçen hafta arkadaşımın iş yerine gittim. Köpeğin üzerinde yaralar vardı. Oldukça dikkatimi çekti. Arkadaşıma köpeğe ne olduğunu sordum. Dertli bir o kadar mustaripti. İçini çekerek ‘sormayın, araba çarptı. Veterinere götürdüm. Birkaç yerine dikiş attı. Ama dikişler tutmuyor. Sürekli atıyor.’

Köpeğin ayakta duracak mecali yoktu. Öteye beriye bakınarak, çaresizliğini gösterir gibiydi. Dili yoktu bir şeyler anlatmaya yada ona çarpan aracı suçlamaya. Sadece bakışlarıyla kendini ifade ediyordu. Arkadaşım, bir kez daha ah çekti. ‘sormayın. Köpeğimi burada istemiyorlar. Şu arkada ona yer yaptım. En azından iyileşene kadar, orada kalsın diyorum. Ama beni kimse dinlemiyor. Şimdi ben bu köpeği ne yapayım? Dereye mi atayım. İyileşince,  burada bırakmayacağım. Ne yapacağımız şaşırdım.’

Evet, arkadaşımın sorunu gerçekten büyüktü. Köpeğini dereye mi, atsın, yoksa dağa götürüp, bıraksın. Aslında arkadaşımın sorunu bir toplum sorunu, her bireyin sorunudur. O hayvanlar bizlere emanet, o hayvanlar dilsiz hayvanlar. Yemek verirseniz yerler, vermezseniz durup bakarlar.