Fatma Karahasanoğlu


HER İŞ DE HİKMET VARDIR

Her iş de, hikmet vardır diyen bir dervişe köylüler, Hikmet baba adını verir. Derviş, köylülerin verdiği isme; “bunda da, bir hikmet vardır” deyip, ismi kabullenir.


                                                   HER İŞ DE HİKMET VARDIR

 

                           Her iş de, hikmet vardır diyen bir dervişe köylüler, Hikmet baba adını verir. Derviş, köylülerin verdiği isme; “bunda da, bir hikmet vardır” deyip, ismi kabullenir. 

Bir gün köylüler, Hikmet babaya oyun yapmak ister. 

Hikmet babanın ahırdaki ineğini alıp, ormanın derinliklerinde bir ağaca bağlar. Hikmet baba ineğini ahırda göremez ve aramaya başlar. 

Ev halkıyla birlikte ormana aramaya giden Hikmet baba, her yere bakar. Bir ağaca bağlı olan ineği görür. İneğin yanına gider. Hikmet baba; “bunda da, bir hikmet var” demekten kendisini alamaz. 

Yorgunluktan her biri uyuya kalır. Gün açtığında köye dönerler. 

Hikmet baba köyün yerle bir olduğunu görür. Meydana gelen deprem de, tüm köylüler hayatını kaybeder. Evler yıkılır, ocaklar söner. Taş üstünde taş kalmaz. 

Hikmet baba gördüğü manzara karşısında; “Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.”

                          Her iş de bir hikmet, her iş de, bir anlam vardır. 

                                          ****

                          Vaktiyle yaşlı karı koca, ekip biçerek geçimini  sağlamaktaydı. Günler ayları, aylar yılları kovalayıp giderdi. 

Bir gün yaşlı kadın ocağın üzerinde yemek pişirirken, yaşlı adam; “bu kadar yemeği kim yiyecek? Bilirsin ki, her ikimiz de, bu kadar yemeği yiyecek durumda değiliz.” Der. 

Yaşlı kadın, karıştırdığı kazandan başını kaldırmadan,; “biz yiyemezsek de, yiyen birileri çıkar.” Der. 

Yaşlı adam, meraklanarak; “kim gelecek? Kimi beklersin?”

Yaşlı kadın; “biri eşrikten, diğer beşrikten gelir.” Der.

Kazanda pişirdiği yemeği toprak taslara boşaltır. Sofraya otururlar. Yaşlı çift, yiyecekleri sırada her iki kapıdan da, uzun boylu iki delikanlı girer. 

Yaşlı adam;  gelen delikanlılara bakar. Ve sorar; “sen kimsin?” 

Delikanlılardan biri; “ben eşrikten geldim.”

Yaşlı adam diğerine dönerek; “sen kimsin?”

Diğer delikanlı; “ben de, meşrikten geldim.” Der.

Sofraya otururlar. Yemeklerini yedikten sonra her iki delikanlıdan, içeri girdikleri kapıdan çıkıp giderler.

 Yaşlı adam, merakla yaşlı kadına dönerek; “haklıydın, biri eşrikten, geldi diğeri meşrikten”