HAYAT PAHALI
Çarşı pazar dolaşarak alış veriş yapmak oldukça zevklidir. İstediğinizi değişik mağazalardan almak işin daha keyifli yanıdır.
Herkes bütçesine göre alış veriş yapsa da, bazı durumlar, alış verişi olumsuz yönde etkilemektedir.
Son yıllarda artan fiyatlar bir çok aile bütçesini ezmeye başladı. Ekonomi şartlar insan psikolojisini de, bozmaktadır.
Tüketici ucuz ve kaliteli ürün tüketmek istemektedir. Kurulan pazar tezgahlarında ve manavlarda istediği ürünleri bulamayınca, ister istemez zincir marketlere gidiyor. İstediği ürünün fiyatını pahalı bulunca, alamamaktadır.
Tüketicinin pahalı bulduğu ürün ne yazık ki, üreticinin elinden de, ucuz alınmaktadır. Burada üretici, ürününü ucuz satmaktan, tüketici de ürünü pahalı almaktan şikayetçidir.
Kısacası; hem tüketici hem de üretici mağdur olmaktadır. Pazar tezgahlarında ve manavlarda bulunmayan ürünlerin çoğu bir elde, toplanmaktadır.
Her geçen gün artan hayat pahalılığı insanı olumsuz yönde etkilemektedir. Bir avuç dolusu para veriliyor, alınan küçük bir poşet yiyecek!
Markette domatesin kilosu yetmiş TL, kuru soğanın kilosu yirmi beş TL. elmanın kilosu elli TL. mandalinanın kilosu kırk beş TL. havucun kilosu otuz beş TL.
Bu fiyatlarla yapılan alış veriş huzurlu olur mu? Kim yaptığı alış verişten mutlu olur? Her şey açıkça ortadayken, ruh sağlığı kalır mı?
Zamanla her şey nasıl da, değişiyor. Fiyatlar hiç yerinde durmuyor. Bir gün önce aldığınız bir ürün, sonraki gün farklı fiyatla satılıyor.
İnsan ister istemez fiyat artışına alışıyor. Aslında alışmıyor da, yapacak bir şeysi yok!
Ne fiyatlara dur diyebiliyor, nede pahalı bulduğu fiyatları tüketmekten geri durmuyor.
Hayat, öyle bir hal aldı ki, bir çok insan mutsuzluğundan dem vurur oldu. Tat tuz kalmadı diyenlerin sayısı da, az değil.
“Yapacak bir şey yok.” Dillerde dolanır oldu. Eski sohbetlerin yerini azarlayıcı sözler aldı. Tepkiler o biçim. Siyasi ayrıştırmalar ha keza.
Kimsenin kimseden haz etmediği günler yaşanıyor. Bir çok kişi; “ben” diyor. Durum böyle olunca, ne söylerseniz söyleyin, her şey havada kalıyor.
“ben bilirim, ben yaparım, ben söylerim.” Gibi sözler sadece kısır döngüden ibarettir.
Her geçen gün ekonomi şartlar ağırlaşırken, şiddet olayları da, o oranda artış gösteriyor.