Fatma Karahasanoğlu


      HAVUZ BAŞINDA RAKS

      HAVUZ BAŞINDA RAKS


 

                    HAVUZ BAŞINDA RAKS

 

         Bugün, ruhlarda rüyalarda dolaşalım istedim. Politikasız makale yazmaya karar verdim. Ama önce neden bu makaleyi yazmaya karar verdiğimi anlatayım.  Yazar arkadaşlarla sohbet ediyordum. Her biri kendi dünyasında yaşananları anlatıyordu. Kimi hastalığını kimi ev kirasını kimi de yeni doğan çocuğundan bahsediyordu. Ama köşede oturan arkadaşım gördüğü rüyalardan bahsetti.

İşte benimde bugünkü makaleme vesile olan bu yazar arkadaşımın rüyası oldu.

Rüyalar o kadar güzel ki, uyanmak çok zor.

“güzel bir doğanın içerisinde çiçekler arasındaydım. Rengarenk papatyalar bana göz kırpıyordu. Büyük havuzun etrafında kızlar erkekler raks ediyordu. Bana da “gel” diyorlardı. Ben ise gitmeye korkuyordum. Çünkü hiç biri tanıdık değildi. Yanlarına ne için çağırdıklarını bilmiyordum. Uzaktan temaşa etmek daha uygundu. Kızlar havuzun suyunu avuçlayıp, yüzlerine sürüyordu. Ne kadar mutluydular. Ben onları izledikçe manasız bir neşeye bürünüyordum.  Anlamı olmayan yalnızlığın içerisine düşüyordum. Birden iki genç elimden tuttu. Biri kız diğeri erkek olan iki genç havuzun başına getirdi. Artık raks edenlerin arasındaydım. Ben de onlardan biri oldum. Raks ediyor, gülüyor şarkı söylüyordum.”

Eşimin sesiyle gerçek dünyaya geri döndüm. Dudaklarımda rüyanın mutlu kırıntısı kalmıştı. Gördüklerim sadece bir düştü.

         Yazar arkadaşımın rüyası hepimizi güldürdü. Onunla şakalaştık. Alay ettik. Dalga geçtik.  Gördüğü rüyanın etkisinde kaldığını söyleyince, daha da gülünç duruma düştü.  Hep bir ağızdan, gerçekle hayal arasında bocalayan avare olduğunu söyledik. Kahkahalarımız, lokalin dört duvarında çınladı. Kahve fincanları çay bardakları, tabak sesleri eşlik etti. Yüzlerde, gülücük kırıntıları dudaklarda alay ifadeleri uzun süre kaldı.  

Hepimizin bu tip rüyaları vardır. Rüyada mutluluğumuza mutluluk katar nedenini bilmediğimiz girdabın içerisine bizi sürükler. Kabus görürsek, o gün hep korkunç olaylar yaşayacağımızı düşünür. Ve korkarız. Mutlu rüyalar, pembe düşlerde bütün günümüzü iyiliklerle geçireceğimize vesile olur. Böyle inanırız.

         Yazarlar, bir araya geldiğinde fikir alış verişinde bulunmakla kalmaz. Ruhların derinliklerine inerek, rüyaların ayrıntıları çayla sohbete malzeme olur. Bu her zaman böyledir. Bazıları inkar etse de, edebiyatçıların vazgeçilmez kuralından biri de felsefedir. Edebiyatçılar için felsefesiz bir hayat tuzsuz, yağsız yemeğe benzer. Hiçbir işe yaramaz