GÖZLEM NOTLARI
İnsan manzaralarıyla mutlak suretle karşılaşırız.
İnsan manzaraları bazen güldürür bazen ağlatır bazende düşündürür. Mekanlara göre değişiklikler olsa da, değişmeyen tek şey, gözlemdir.
Çevresinde olan bitenlerle ilgilenenler, gözlem işini çok daha iyi bilir. Etrafıyla ilgisi olmayanlara ne anlatırsanız anlatın, fazla bir şey anlamaz.
Geçen gün parkın tahta bankına oturdum. Güneş tüm ışınlarıyla dünyayı, ısıttığı bir saatti. Oturduğum bank ağacın yaptığı gölgelikten ziyadesiyle nasibini almıştı. Serin ve rüzgarlıydı. Rüzgar, o kadar güzel esiyordu ki, ne üşütüyor, ne de rahatsız ediyordu. Anlayacağınız insanı rahatsız etmeyecek şekildeydi.
Aaa! Bir de, ne göreyim. Kocaman lağım faresi, bir yerden çıktı. Sağına soluna bakındı. Ne tarafa gideceğine herhalde karar vermeye çalışıyordu. Marketin kasalarını görmüş olacak ki, koşar adımlarla kasaların altına girdi. Bir müddet çıkmasını bekledim. Ne var ki, kocaman fare gittiği yerden bir daha dönmedi.
Nereye gitti? Onu gittiği yerde kim karşıladı? Bilinmez. Bilinen tek şey koca farenin bir daha gözükmemesiydi.
Bir kadın! Evet, bir kadın marketin patates kasasına doğru ilerledi. Bir poşet alıp, çabuk çabuk patatesleri poşete doldurdu. Ben de zannettim ki çok alacak, aaa! Ne göreyim aldığı patates sayısı sadece dört. Kadın, poşeti sallaya sallaya market kapısından içeri girdi.
Büyük bir gürültü! Nedir kıyamet mi kopuyor? Gürültü artık kulakları tırmalar hale geldi. Bir de, ne göreyim. Adamın biri kocaman kırmızı bir motorun üstünde. Marketin yan tarafında durdu. Adam, önce kaskını çıkardı. Çevik bir hareketle motordan atladı. Cebinden aldığı cep telefonun tuşlarına hızlı hızlı bastı. O da, vakit kaybetmeden markete girdi.
Her gelen markete giriyor; önce fare, sonra kadın, daha sonra da, bir adam.
Market olmazsa bunlar ne yapacak? Nereye gidecek?
Gözleme devam. O da ne? Bir atv, marketin önünden geçerek, az ilerisinde durdu. Neyse ki bu adam markete girmedi. Atvden de, inmedi. Sağına soluna bakınan adam, çok geçmeden bir şey icat etmişcesine telefonu eline aldı. Gözlerini ayırmadan pür dikkat telefonuna kilitlendi. Bir müddet telefonuyla hasret giderdikten sonra atvnin kontağını çevirdi. Büyük gürültü çıkartarak oradan uzaklaşıp gözden kayboldu.
Oh, be! Gürültü bitti.
Öteye beriye hızlı adımlarla yürüyen insanlar sanki mahkeme duvarı; yüzler asık, kaşlar çatık. Gören de diyecek ki, bunları kim dövdü?
Oturduğum bankın yan tarafında her şeyden habersiz yatan, tembel, uyuşuk sarı kedi uykunun tadını çıkartmaktaydı. Ne gürültü yapanları duydu,ne de markete girenleri. Kendinden geçmiş bir şekilde ağacın altında kıvrılıp, uyumaktaydı.
Gözüme, az ilerde bir adamın eline aldığı çığ tavuğu köpeğe vermeye çalışan manzarası takıldı. Köpek kaçar, adam kovalar. Adam, elinde tavukla bir yandan köpeğe bağırıyor diğer yandan etrafını kontrol ediyordu. Köpek tavuk etini yememeye kararlı bir şekilde adamdan kaçmaya devam etti. Çok geçmeden köpekte, adamda göz hapsinden çıkıp kayboldular.
Birkaç saatlik dinlenmek için oturduğum bankın gözlem notlarıydı. Hayat bu! Her şey olur. Mekanlar, her ne olursa olsun, gözlemler bitmez. Gözlemesini billenlere, göre bitmez.