Fatma Karahasanoğlu


GEÇMİŞTEN GELEN KOKU

Çocukluğumun sayfalarını  zaman zaman açar bakarım


                                               GEÇMİŞTEN GELEN KOKU 

 

 

                          Çocukluğumun sayfalarını  zaman zaman açar bakarım. Her sayfada bir anı, bir duygusallık okurum. Bu da hoşuma gider.

Trabzon’un her sokağı bana çocukluğumu hatırlatır. Tabii özüne dokunulmayan sokaklar! 

Annem ve teyzemin alış verişine hayrandım. Her ikisi de, alış veriş yaparken, ne cüzdanlarındaki parayı, ne de aldıklarını nasıl taşınacağını düşünürdu.

Annem ve teyzem birlikte örgü makinesi kursuna gitmiş her ikisi de, makinede örgü örmeyi öğrenmişti. 

Örgü makinesi bizim evdeydi. Annem daha çok örer, teyzem örülen kazağı, hırkayı, yada pantolunu dikerdi. 

Kısa sürede annem ve teyzemin makinede örgü örmeleri yayıldı. İpliğini alan bizim eve gelir, nasıl bir şey istediğini anneme anlatırlardı. 

Gelen çile halindeki iplikler makinede örülmeden önce mumlanması gerekirdi. Özel yaptırılan tahtadan çıkrık ve iskemle üzerine monte edilen iplik sarma makinesi vardı. 

Çile iplik, tahta çıkrığa geçirilir, bir elimizle muma geçirilen ipliği tutar, diğer elimizle iskemleye monte edilen iplik sarma küçük makinenin kolunu çevirirdik. Kelepler kısa sürede tükenir. İplik sarma makinesinde biriken iplikler düzenli ve çok güzel bir hale gelirdi. 

Annem mumlanmış iplikleri alır, örgü makinesinin teline geçirirdi. İş, çok gelince annem bütün gece örerdi. 

Bir gecede iki, üç kazak ördüğünü çok iyi hatırlarım. Annem ve teyzemin on beş günde bir yaptıkları alış verişe gitmeyi çok severdim. 

Alış verişten biz çocuklara da,  pay vardı. Ya bir çorap, ya bir pantolon ya da, kolumuza bilezik olarak geçirmekten zevk aldığımız Trabzon simidi olurdu. 

 Tabi bu hareketimiz çoğu zaman annem tarafından azarlanmama neden olurdu. 

Annem ve teyzem için alış verişin sınırı yoktu. On beş yirmi paket değişik renklerde çile iplikler, kırk elli metre farklı desenlerde farklı kumaşlar, düğmeler, fermuarlar, çıt çıtlar, akraflar, makaralar en az doksan metre yuvarlak yassı bel  lastikleri, farklı boylarda boncuklar vs. 

Kemeraltı boydan boya dolaşılır, gözüne kestirdikleri ne varsa alırlardı. Kadınlar halininde hatırını sormadan geçmezlerdi. 

Teyzem balık haline girdiğinde annem benim ve kuzeminim elinden sıkı sıkı tutar, teyzemin arkasından gitmemizi engellerdi. 

Teyzem dört beş kilo balıkla geri döndüğünde, anneme başka ne alacağımızı sorardı. Benim gözüm yapılan  alış veriş çantalarındaydı. O kadar çok şey almışlardı ki, kim taşıyacaktı? Nasıl taşınacaktı? 

Eee işte böyle. Çocukluk sayfasını açınca insanın ruhu birden sıkılıyor. Geçen hafta Kemeraltına doğru gittm. 

Tezgahlara göz attım, zeytinciler sokağı, beni ziyadesiyle üzdü, o baharatların  kokusu geçmişimden gelen kokuydu sanki.