GEÇMİŞTEN BİR GÜN
Köy yaşantısı iyi mi, kötü mü bilmem ama sizinle paylaşacak olduğum konuyu yine siz değerli okurlarıma bırakacağım.
Rahmetli annem, sürekli büyük annesinden söz eder, onunla ilgili anılarını anlatırdı.
Annemin büyükannesi 1874 yılında dünyaya gelmiş. Otuz yaşında üç çocuğuyla dul kalınca, hayatı daha da zor olmuş. Baba tarafı; “çocukları bırak gel” derken, eşinin ailesi; “çocukları bırak git.” Demesi genç kadını daha da zor durumda bıraktı. Gururlu ve kararlı olan kadın, kayınpederinin köyün sonunda verdiği arazide, kardeşleriyle birlikte ev yapmış. Üç çocuğuyla birlikte bu evde yaşamaya başlamış.
Ev, üç katlıymış. Alt katta inekler, orta katta mutfak, banyo tuvalet ve bir oda. Üçüncü katta iki oda yapılmış.
Dul kadın, çocuklarını kimseye muhtaç etmeden, ekip biçmeye başlamış. Tarlanın kenarından akan ırmak, dul kadının hayatını bir nebze olsun kolaylaştırmış. Tarlasını sulamış, hayvanlarını o ırmaktan içirmiş. Akşamları fırın yakar, gündüzleri tarlaya gidermiş. Köyde isteyenlere, hububat karşılığı,ekmek pişirirmiş.
Fırın, mutfağın bir köşesinde yapılmış. Fırın, oldukça büyükmüş. Özel taşlarla yapılan fırını, yakmak dul kadın için zor değilmiş. Çocuklar uyuduktan sonra fırını yakar, ekmekleri pişirirdi. Pişen ekmekleri, köyde isteyene ihtiyacı karşılığında verirdi.
Kasabaya inenlerden, gaz, tuz, şeker gibi temel gıda almalarını söylerdi.
Gündeliğe gitmezdi. Kendi tarlasında yetiştirdiği ürünler, kendisine yeterdi.
Üç dönüm arazide; 100 kg buğday, 130 kg mısır, 110 kg fındık, 150 kg patates, 80 tane kestane kabak, 60 kg salatalık, 70 kg domates, 100 kg fasulye gibi sebzeler yetiştirirdi.
Tarlaya giderken, üç çocuğunu da, yanında getirirdi. Kırk günlük bebeğini , altı yaşındaki kızının kucağına verir, üç yaşındaki oğlunu yanlarına bırakırdı. Gözünün önünden çocuklarını ayırmadan tarlasını kazar, ekinlerini ekerdi.
Tarlasını, ırmağın suyundan sulardı. Evinin başındaki, karayemişleri ve armutları fırında kurutur, kış aylarında komposto yapardı.
Su değirmeninde buğday ve mısırlarını öğütüp, un yapardı. Her gün çocuklarına taze süt içerir, taze yumurta yedirirdi. Hayvanlarını otlatmaya çocuklarıyla birlikte giderdi. Onları hiç bir zaman yanından ayırmazdı. Nereye gitse, onları peşine alırdı.
Kimseye muhtaç etmediği çocuklarını İslam kurallarına göre yetiştirdi.
Dul kadın hiçbir zaman hayatından şikayet etmedi. Tefekkür etmesini bildi.
Her gece Allah’a dua eder, verdiği nimetlere şükrederdi. Çocuklarına; iyiliği, doğruluğu, hak yememeyi, öğretip, topluma iyi insan olmaları için her gece Allah’a dua edermiş.
Şimdi köydeki ırmak kurudu. Üç dönüm arazi de, dikenlerin yurdu oldu. Ev yıkıldı. Karayemiş ve armut ağaçları çoktan kuruyup, yerlerinde yabani olar büyüdü.
