Fatma Karahasanoğlu


                      FİKRİN ZEHİRİ, ÖLDÜRÜCÜDÜR

                      FİKRİN ZEHİRİ, ÖLDÜRÜCÜDÜR


 

 

 

 

                      FİKRİN ZEHİRİ, ÖLDÜRÜCÜDÜR

 

 

                   O kadar boş işlerle uğraşıyoruz ki, neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremez duruma gelindi. Şovlar yaparak halkın bir çoğuna seslenmesini bilen şovmenler, aslında birer soytarı olduklarını bilmedikleri gibi kabul etmekte istemez. Kırık ve anlaşılmaz bir Türkçeyle halkın huzuruna çıkarak körpecik beyinleri ne denli etkilediklerini görmekteyiz. Kısa cümlelerle yerinde kullanılmayan harfler nasıl insanları güldürüyor, bunu da anlamak çok zor.

Bir şeyler üretmek, güzel ancak doğru yerde ve zamanda olması gerekir. Gerçek tiyatrolar öğrenilmeden, basit ucuz tek kişilik gösteriler gerçek tiyatroların yerini alarak, halkın biraz daha kültür seviyesini düşürmektedir.

Amaç; düşünen beyinleri, yok etmek dünya edebiyatından, uzaklaştırmaktır.  Condorcet’in dediği gibi “Düşünürlerin aydınlatmadığı bir toplumu, şarlatanlar aydınlatır.”

                   İşte! Güzel Türkçe’miz şarlatanların iki dudağı arasında oyuncak olup, yozlaştırılmaktadır. Ne söyledikleri belli, ne de yapmak istedikleri. Büyük topluluğa hitap eden bu şarlatanlar sadece ceplerini doldurmaya çalışmaktadır. Kimsenin dur demediği bu şovmenler, eğitilmemiş insanları dilediği gibi peşinden sürüklemektedir. Eğitim-öğretimde ki, eksiklikleri gören şarlatanlar, bu boşlukların içerisine sızarak,  yanlış ve işe yaramaz fikirlerini satmaya uğraşır.

                   Ekonomi krizin yol açtığı bunalımlar, toplum içerisinde ne denli facialar yarattığını her gün görmekteyiz. Gülmeyi unutan insanlar, hemen televizyon kanallarında şovmenlere sarılarak, yaşantısını bir nebzede olsa unutmak istemektedir. Fakat bunları yaparken, bilinci yerinde değildir. Çünkü bunalım geçiren insanlar hiçbir zaman doğru karar verme özelliğine sahip değildir. O anda tek düşündüğü oyalanacak bir şeyler bulabilmektir.

Demek ki, şarlatanları dinleyenlerin ruh sağlığı yerinde olmayanlardır. Eğer ruh sağlığı yerinde olmuş olsaydı bu tip şarlatanlar ayakta kalıp, öteye beriye sataşmaz.        

                   Her şey beyinde başlar, beyinde biter. Hiç kimse bunun aksini iddia edemez. Aydınların azaldığı, şovmenlerin çoğaldığını her kesimde görmekteyiz. Düşünen bir toplum olma yerine ; basit aciz zavallı bir toplum olmayı yeğlemek gelecek yüzyıllara ne şekilde etki edeceğini şimdiden görmek mümkün.

Saatlerce masa başında, düşüncelerle boğuşmak yerine hoppala düşünceli insanlarla, vakit geçirmeyi doğru bulanlara, doğrusu diyecek söz yoktur. Belace’nin dediği gibi “Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.”