Fatma Karahasanoğlu


    EYVALLAH  

Köyde dilencilik yapan yaşlı meczup


                                                 EYVALLAH

 

                      Köyde dilencilik yapan yaşlı meczup , herkesin kapısına gider yiyecek isterdi. “eden bulur” diyerek sokaklarda dolaşırdı. Köyün ablası bilinen kadın, her nedense dilencilik yapan meczuptan hiç hoşlanmazdı. Ne zaman onu görse; azarlar, paylardı.

Günlerden bir gün meczuptan tamamıyla kurtulmak için hazırladığı planı devreye soktu. Güzelce ekmek hamuru yoğurdu. İçerisine birazcık zehir kattıktan sonra güzelce pişirdi.

Meczup, kadının kapısını çalıp yiyecek istedi. Kadın kapıyı açtıktan sonra ekmeği uzatarak; “buyur, al. Afiyet olsun.” Deyip kapıyı kapattı.

Meczup, aldığı ekmekle birlikte yollara düştü. Diğer köylere gitmek için durmadan yürüdü. yol ayrımına gelince, dinlenmek için oturdu.

Bir müddet sonra köyünden aylardır uzak olan genç bir adam yanına oturdu. Hal hatır sorduktan sonra genç, gurbetten geldiğini söyledi. Meczup, aldığı ekmeği gence uzatarak almasını istedi. Genç, aç ve yorgun olduğundan ekmeği aldı. Köyüne doğru yoluna devam etti. Bu arada ekmekten de parça koparıp yemeye başladı.  Köyüne vardığında ekmeği neredeyse bitirmişti.

Evlerinin kapısını  çaldı. Kapıyı açan kadın, oğlunu karşısında görünce sevindi. Hal hatır sorduktan sonra yanı başında oturmasını istedi. Genç, karnının ağardığını, midesinin bulandığını söyleyince, kadın sorularını art arda sıraladı. “ ne yedin, kimi gördün, kimle konuştun?”

Genç, bir şey yemediğini söyledi. Daha sonra “yolda gelirken, yaşlı birini gördüm. Bana bütün ekmek verdi. Sadece o ekmeği yedim.” Deyince kadın dilenciye verdiği zehirli ekmeği oğlunun yediğini anladı. 

                  Kimseye kuyu kazmayacaksın. Bir gün o kuyuya kendinin düşeceğini hiç unutmayacaksın.  Meczubun dediği gibi “eden bulur” kime ne ettiysen, ettiğini bulursun.  Bir başkasına kötülük yaptığını sananlar, aslında o kötülüğü kendine yapmıştır. Kimse, kimseye bir şey yapamaz. Herkes, kendine yapar. Kötülük yapan, kötülük bulur. İyilik yapan, iyilik bulur. 

                                                              *

                Eyvallah babanın dergahına bir gün genç bir adam gelir ve mürit olacağını söyler. Eyvallah baba, dergahına gelen müride, bir tespih birde külah verir. Mürit olmak için gelen genç adama de bir tespih ve bir külah vererek; “her söylenene eyvallah diyeceksin.”der.

Genç adam dergahtan çıkar. Yolda giderken iki kişinin kavga ettiğini görür. Ayırmak için yanlarına gider. Ancak geç kalmıştır. Bıçakla yaralanan adam, kanlar içinde yere düşerken diğeri kaçar. Genç mürit yerde yatan adamın yanına eğilerek, kanayan yere elle bastırır. O sırada gelen jandarmalar genç müridi adamı öldürüp öldürmediğini sorar. Genç mürit; “eyvallah” der. Genç müridi alıp karakola götürürler.

Eyvallah baba, genç müritten gurur duyarak her ne pahasına olursa olsun eyvallah eksik etmediğine  sevinir. Dergahında dua ederek, dergahın prensibini yaşatacak olmasından ümitlidir.

                Her soruya eyvallah yanıtını veren genç mürit, zindana atılır. Mahkemeye çıkartılan gence hakim sorar; “bu adamı sen mi öldürdün?” genç mürit” eyvallah” der. “Niye öldürdün.” “eyvallah” “tanıdığın birimiydi?” “eyvallah”  hakim, verilen eyvallah cevaplarına şaşırır. Mahkeme salonunda olan katil ayağa kalkarak; “o katil değil. Adamı ben öldürdüm.” Der.

               Genç mürit beraat edince Eyvallah babanın dergahına gider. Külah ve tespihi Eyvallah babaya uzatarak; “ben mürit olamayacağım.”der.