Fatma Karahasanoğlu


   DOĞRUSU OLAN DÜŞÜNÜR

   DOĞRUSU OLAN DÜŞÜNÜR


                   DOĞRUSU OLAN DÜŞÜNÜR

 

         Hoca bir gün yağmurdan kaçan bir adamı görür ve durdurur. “ne kaçıyorsun be adam!  Rahmetten kaçılır mı?” adam, hocaya bakarak “ıslanmak istemiyorum da bu yüzden kaçıyorum.” Der. Aradan zaman geçer. Hocayla adamın yolları yine yağmurlu bir günde kesişir. Bu sefer yağmurdan hoca, kaçmaktadır. Adam, merakla sorar. “Hoca, rahmetten kaçınılır mı? Bana öyle söylemiştin.” Hoca, gülerek “ben rahmetten kaçmıyorum. Rahmeti çiğnememek için koşuyorum.”

         Her şey bakış açısıdır. Kimine göre yağmurdan ıslanmak, kimine göre de rahmetten kaçmaktır. Hayatta herkes her şeyi kendine göre yorumladığından her kelimenin manası da, kendine göre değişiklik gösterir.

         Beddua, beddua! Kimileri için dudaklarda hazır bekleyen sözcüklerdir. Birilerine kızıldığında ilk sarıldığıdır. Öyle beddualar eder ki, akla hayale gelmeyen türden!

Kızgınlıkla dökülen sözcüklerin ne yazık ki, telafisi yoktur. Dokuz boğumlu boğazdan süzülerek, çıkan sözcükler artık toplumun malı olmuştur.

         Kimileri de, beddua sözcüğünü aklının ucundan bile geçirmez. Dili beddua sözcüğünü asla telaffuz etmez. Kötülük görse de, beddua etmeyi düşünmez.

Bilir ki, bedduanın hiçbir şekilde insanlığa faydası yoktur. Orada şeytan devreye girerek, bedduayı insana emreder. Onun şerrinden korunanlara ne mutlu.

Şeytan, istediği kılığa girerek, insanların arasına karışır. İşte, o zaman dilediğini yaptırır. Cinayet işletir, hırsızlık yaptırır vs. emrine aldığını kolay kolay bırakmaz. Artık o insan, şeytanın uşağı olmuştur. Emrine aldığı sadece o insan değildir. O insanın sayesinde bir çok insanlara da hakaret yaptırır.

         Toplumun değer yargıları bozuldukça, beddua dillerde eksik olmuyor. En küçük olay karşısında bedduaya sarılanlar, bundan medet ummaktadır. Kimin işi ters gidiyorsa, hemen suçlayacak birini bulup, lanetler okumaktadır. İlerleyen zamanda ne için yaptığını kendine sorar. Vicdan muhakemesine girer.

 Ucuz hayatların, ucuz yaşam koşullarının verdiği bunalım, bunlarla da sınırlı değildir.              

         Zorluklar arsasında yaşam sürülse de, bedduanın  getirisi yoktur. O anda sadece bir iç dökmedir. Her kim olursanız, olun olayları kendi düşünce ekseninde yorumlayıp, karşı tarafı empoze etmeye çalışmayın. Herkesin bir düşüncesi vardır. Zaten düşüncesi olmayanın doğrusu da olmaz. 

Doğrusu olan düşünür!..