DEV VE ÇOBAN
Masallar hayatımızda nasıl bir yer tutar? Çocukken, her birimiz masal dinledik. Büyükanne ve büyükbabalarımızın anlattıkları masallar hayli dünyamızı olumlu yönde geliştirdi. Bir çoğu hafızamızda hala yerini canlı tutar.
Masalların klişe anlatımıyla başlayalım. Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde. Koca dev, köyün suyunu hep içermiş. Köylüler susuz kalırmış. Her kim koca devden kurtulmak için plan yapsa da sonu hüsran olurmuş.
Yine günlerden bir gün, köyün meydanında toplanan köylüler istişare yapmış. “Her kim koca devi öldürüp, derisini yüzerse, mükafatlandırılacak.”
Orta yaşlı bir adam göreve talip olmuş. Ortaya çıkarak; “ben devi öldürürüm.” Demiş.
Adam yola çıkmış. Giderken de, etrafını inceliyormuş. Mağaraya yaklaşan adam; “koca dev, çık dışarı. Seninle hesaplaşmaya geldim.” Bağırmış.
Bir müddet beklemiş koca devden ses çıkmamış. Adam, tekrar; “koca dev, çık dışarı. Seninle hesaplaşmaya geldim.” Bağırmış.
Bir müddet sonra koca dev, gözlerini ovuşturarak; “kimdir beni uykumdan uyandıran? Çıksın karşıma öğle yemeğim olsun.” Demiş.
Adam, “benim koca dev. Seni öldürmeye geldim. Köyümüzün suyunu içiyorsun.” Demiş.
Dev gülerek; “hey insanoğlu, bana meydan okumaya mı geldin? Şimdi seni paramparça edip yerim.” Demiş
Adam, koca devin haykırışlarına meydan okurcasına mağaraya girmiş. Koca dev, adamı tutar tutmaz, karşı duvara çarpmış. Yanına giderek; “sen burada uyu, insanoğlu. Seni sonra yiyeceğim. Biraz su içeyim.” Demiş. Ve su gözesine gidip bütün suyu içmiş.
Köylüler, bir gün beklemişler, iki gün beklemişler. Koca devi öldürmeye giden arkadaşlarından haber alamamışlar. Koca dev yine suyu içip bitirmiş. Artık arkadaşlarından ümidi kesmişler.
Yine köyün meydanında istişare toplantısı yapmışlar. On sekiz yaşındaki çoban; “koca devi ben öldürürüm. Bana müsaade edin. Köyümüzü bu felaketten kurtarayım.” Demiş.
Köylüler birbirlerine bakmışlar. Sonra kabul etmişler.
Genç çoban, hazırlığını yapmış ve yola çıkmış. Dağları bildiğinden koca devin en zayıf yanlarını biliyormuş. Genç çoban, mağaraya gelmiş. Mağara kapısının koca taşla kapandığını görmüş. İçeriye seslenmiş. “Koca dev çık dışarı. Ben geldim.” Demiş.
Koca dev, mağaranın içinden; “niye geldin? Arkadaşını yiyeceğim.” Demiş.
Genç çoban, “kapıdaki taşı kaldır, içeri gireyim. “ demiş.
Koca dev, bir müddet sonra mağaranın kapısındaki taşı kaldırarak, çobanı içeri almış. Tekrar mağaranın kapısını taşla kapatmış.
Genç çoban öteye beriye bakındıktan sonra; “koca dev, suyumuzu içmekten vazgeç. Seninle anlaşmaya geldim.” Demiş.
Koca dev, “insanoğluyla anlaşma yok.” Demiş.
Genç çoban yanında getirdiği oku, koca devin gözüne saplamış. Koca dev, acıyla kıvranmaya başlamış. Genç çoban, koca devin yalpalanmasından faydalanarak, diğer gözüne de, ok fırlatmış. Koca dev acıyla yere yığılmış.
Genç çoban koca devin gövdesine oklar sapladıkça saplamış. Koca dev, olduğu yerden kalkamamış.
Genç çoban, koca devin gövdesini başından ayırmış. Bağlı olan arkadaşını da, çözmüş. İkisi birlikte mağaranın kapısındaki taşı kaldırmış. Köylüler mağaranın dışında daha önceden beklemeye başlamışlardı.
Mağaranın önüne koşmuşlar. Genç çoban ve arkadaşını sağ görmüşler. Mağaranın içinde boylu boyunca ölmüş devi de görmüşler.
O günden sonra köylüler hiç susuz kalmamış.