Fatma Karahasanoğlu


                          DENGELER VE DÖNGÜLER

Bir seminerde katılımcılara balon dağıtılır.


                                           DENGELER VE DÖNGÜLER

 

                         Bir seminerde katılımcılara balon dağıtılır. Şişirilen balonların üzerine isimlerinin yazılması istenir. Daha sonra balonlar bir odaya atılır. Katılımcılara isimlerini yazdıkları balonları bulmaları istenir. Herkes kendi ismini yazdığı balonu bulmaya çalışır. Ortam karmakarışık olur. Kimse isminin yazıldığı balonu bulamaz. Öteye beriye koşarlar. Ancak olumlu sonuç alamazlar. Katılımcılara bu sefer herhangi bir balon almaları söylenir. Herkes rastgele bir balon alır. Kısa sürede balonlar tükenir. Balonların üzerine yazılı isimlerin sesli olarak söylenmesi istenir. İsmi okunan kişi balonunu alır. Böylelikle balonlar sahiplerini bulur.

Mutlulukta buna benzer.   Hayatın güzellikleri karıştırılırsa mutluluk karman çorman olur. Hiçbir şeyden tat alınmaz. İyi de kötü de birbirine karışır. Onun için olaylar içerisinde her şey belli ölçülerde ve kıstaslarda yapılmalı.

Tatlıya nasıl tuz atılmıyorsa, ekmek hamuruna da şeker atılmaz. Dengeler ve döngüler yerli yerinde olmalı.

Mutluluk kimine göre hayatın iyi gitmesi, kimine göre de, derslerden iyi not almaktır. Hayatın iyi gitmesi geniş kapsamlı bir mevzu olduğundan içerisinde bir çok konuyu barındırmaktadır. Adam bir meslek sahibi olur fakat mesleğini sevmez. Sırf ücret aldığı için bu mesleğe katlanır. Kadın işe girer, yaptığı mesleği çok sevdiğinden etrafına pozitif ışınlar verir. Aldığı ücrette ikinci mutluluk kaynağı olur.  Bu iki ayrı örnekte sizlerde kendinize düşeni alın. Severek yaptığınız bir meslekte, sevmeden yaptığınız meslek arasında ki farkı sizlerde göreceksiniz.

                        Bir adam gurbete çıkar. Uzun yıllar çalışır. Üç bin akçe kazandıktan sonra memlekete dönmek için yola çıkar. Büyükşehirden geçerken, köşe başında  oturan adam, ‘bir nasihat bin akçe’, adam merak eder. Nasıl bin akçe bir nasihat eder. Aklı ermez. Ama merakına da engel olamaz. Bin akçe verip bir nasihat alır. Nasihat ‘kaderinde ne varsa o çıkar’ adam yürümeye devam eder. Başka bir köşe başında yine bir adam ‘bir nasihat, bin akçe’  adam yine meraklanır. Bin akçe verip, ikinci nasihati de alır.   Nasihat ‘gönül kimi severse güzel odur’ yoluna devam eder. Başka bir köşe başında yine başka bir adam ’bir nasihat bin akçe’  bağırdığını duyar. Cebindeki son akçeye bakar onu da bir nasihat karşılığında verir. Nasihat ‘acele etme, hiçbir şey gördüğü gibi değildir.’

Adam yoluna devam eder. Şehrin çıkışında bir kalabalık görür. Ne olduğunu sorar. Kalabalıktan biri aşağıda su kuyusu olduğunu ve bir canavarın suyu tuttuğunu  aşağıya kim indiyse, bir daha geri gelmediğini söyler. Adamın aklına birinci  nasihat gelir ve su kuyusuna girer. Canavar, bir düzine güzeller güzeli kadınlar, diğer tarafta bir kurbağa vardır. Canavar, adama dönerek; ‘kuyuya kim girdiyse sorduğum soruya cevap veremediğinden onları öldürdüm. Şimdi sen söyle, bir düzine kadın mı, yoksa kurbağa mı daha güzel?”. Adamın aklına ikinci nasihat gelir; ‘gönül kimi severse  güzel  odur’  canavar kurbağanın gözlerine hayrandır. Adamı serbest bırakır ve suyu verir.

Adam hemen kralın huzuruna çıkartılır. Kral, adamı kilosu kadar altınla ödüllendirir.

Adam nihayet evine varır.Pencereden baktığında karısıyla genç bir delikanlının diz dize oturduğunu görür. Kılıcını çıkarır. O sırada aklına üçüncü nasihat gelir. Acele etme, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. kılıcı kınına koyar ve içeri girer. Hoş  sohbetten sonra adam genç delikanlının kim olduğunu sorar. Kadın, ‘bey, sen gurbete gittiğinde ben hamileydim. O delikanlı senin oğlundur.’