Fatma Karahasanoğlu


                       DEĞİŞEN ÇAĞ MI, DÜŞÜNCELER Mİ? 

                       DEĞİŞEN ÇAĞ MI, DÜŞÜNCELER Mİ? 


                                             DEĞİŞEN ÇAĞ MI, DÜŞÜNCELER Mİ? 

 

                     Çağ mı, yoksa düşünceler mi değişti? Umursamazlık bu çağın hastalığı. Çocuk evden yarı çıplak çıkıyor, annenin haberi yok. çocuklar ayakkabısız, çorapsız, iç çamaşırsız sokakta dolaşırken, annenin yine haberi yok. iki masum çocuk etrafına gülücükler, dağıtırken, her şeyden habersiz oldukları aşikardır. Neyse mahalleden biri çocukları o halde görünce, kıyafet giydirerek polise haber verdi. Annenin bundan da haberi yok. polis, kısa sürede anneye ulaşıyor. Ve çocukları teslim ediyor. Annenin rahat hareketleri olukça dikkat çekiciydi.    

Bu çocuklar, kötü niyetli insanların eline düşebilirdi. Anne çocuğuna dikkat etmeli. Gelişigüzel bırakmamalı.

Bir başka örnekte üçüncü kattan düşen üç yaşındaki çocuktan annenin yine haberi yok. neyse çocuğa bir şey olmuyor. Küçük sıyrıklarla olayı atlatıyor. Anne nerede, ev işleri yapmakla meşgul. 

Bu gibi örneklerle sıkça karşılaşıyoruz. Her birini burada yazacak değilim. Benim asıl üzer,inde durmak istedim nokta şurasıdır. Anne yada baba hangisi olursa olsun, bakamayacak olduğu çocuğu dünyaya getirmesinler. Çocuk şefkatle, sevgiyle, ilgiyle büyür. İtiş kakışla çocuk büyüyüp gelişemez.

                      Dokunmatik telefonları icat ettiler de, insanların bir çoğu boş kalmaktan kurtuldu. Bu nasıl bir hastalık, bu nasıl bir bağlanma. Telefonu eline alan dünyayla ilişkisini kesiyor. Her şeyi, telefon! Yanında olan bitenlerin de hiç farkında değil. Elinde ki, tabletten kendine oyun arayan çocuk  metro yoluna düştüğünün farkında bile değil. Düştükten sonra ne olduğunu anlıyor. Bu çocuk gününün büyük bir bölümünü telefonla tabletle geçirirse, o çocuğun normal düşünmesi beklenebilir mi?

Bu sadece bu çocuktan ibaret değil, her yaş grubunda bu tür hadiseler mevcut.

Tamam teknolojik çağındayız, bunu anladık. Ancak bu tür hadiseler çoğaldıkça, tehlike boyutları da, o oranda artıyor.

Teknolojinin ne kadar avantajları varsa o kadar da dezavantajları var. Her şeyden önce cep telefonları iletişimi bitirdiği gibi yabancılaştırdı. Bazı çocuklarda bencilliği ve kıskançlığı yarattı. Bazılarını da paylaşımı, iyilikseverliği öldürdü. Kısacası teknolojinin topluma verdiği zarar inanın faydasından daha çok. Beş yaşındaki bir çocuk annesinin cep telefonundan çizgi film izliyor. Belli bir süre sonra çizgi film bitiyor. Çocuğunda hayalleri o anda bitiyor. Seyrettiği konuların etkisinde o kadar kalıyor ki, oradakileri yaşamak istiyor yapamayınca da, bağırıp.

 çağırıyor. Daha da ileri giderek sinir krizleri geçiriyor. Neden böyle davranış sergilediği sorulduğunda , “seyrettiklerimi kıskanıyorum. Onlar gibi yaşamak istiyorum.” Diyor.

Her şeyin fazlası haramdır.  Dikkate alınarak, yaşam tarzları bu şekilde olmalıdır.