Fatma Karahasanoğlu


DEDİKODU

DEDİKODU


     DEDİKODU

 

         Dedikodu insanlığın var oluşundan beri süregelmektedir. Dedikodusuz bir hayat asla düşünülmedi. Filozoflar bile dedikoduculara cevap bulup, veremedi. Aristo’ya bir gün demişler ki, “sizin gıybetinizi çekiyorlar. Hakkınızda konuşuyorlar.” Aristo, gülmüş “ne yapalım. Yüzüme karşı diyemiyorlar. Bırakın arkadan konuşsunlar.”

Dedikodu, insanı farklı kılan hayata mana katan bir şeydir. Filozofların bile cevap vermekte zorlandığına Nasrettin Hoca en güzel cevabı vermiştir. “bir gün mahalleye bir tepsi baklava girer. Adam, koşarak hocaya gider. “hocam, hocam bir tepsi baklava geliyor.” Hoca gülerek, “bana ne!” adam, “hocam nasıl olur, baklava sizin eve gidiyor.” Hoca, “öyleyse sana ne!”   

         Televizyonlardaki magazin haberler, dedikodu değil midir? Kim ne yaptı, nereye gitti, ne söyledi, kiminle beraber oldu gibi söylemler her zaman merak uyandırıyor.

Her zaman bir başkasının hayatı, merak konusu olmuştur. Hayat basit de olsa, ilgi uyandırır. Bir çok meclislerde bir başkasının hayatı gündeme gelir. Lehte yada aleyhte konuşmalar sürüp gider.

         Dedikodunun tarihini yazmak şöyle dursun, dedikodusuz hayatta geçmez. Dedikodunun bazen olumsuz yanları da, yok değil. İki kadın balkondan balkona hararetli hararetli dedikodu yapıyordu. Bir tanesinin evinden dumanlar çıkmaya başladı.” Komşusu, “evinden dumanlar çıkıyor. Bir şey mi yandı?” kadın, “boş ver. Nerede kalmıştık. Aa şey, adam, kızla sinemaya gitti. Amcası gördü, bağırdı, ikisini de öldürecekmiş.” Karşı komşu yine sözünü keserek, “evinden dumanlar çıkıyor.” Kadın “boş ver yemek yanmıştır. Sana anlatmadan şuradan şuraya gitmem. Nerede kalmıştım.” bir müddet sonra, “duman mı, bu kokuda nereden geliyor. Sen az önce ne demiştin? Yemek mi yanıyor? Eyvah! Bu benim yemeğimin kokusu. Eee komşu, insan haber vermez mi”

Feryat, başlar.

         Dedikodunun olumsuz yanları olduğu kadar olumlu yanları da, var. Her şeyden önce beyin jimnastiği. Bunun yanında iletişimi daha rahat sağladığı da bir gerçek. Fısıltı gazetesi görevini üstlendiğinden kolay değil, haber yapmak. Yada o haberi her yana duyurmak.

Patron, sekreteriyle otelden çıkıyormuş. Muhasebeci patronla sekreteri görünce, koşarak patronun karısına haber vermiş. Kadın, “ben ona beni aldatmayı gösteririm” demiş. Adam akşam eve gelince, karısı masal canavarı gibi karşısına dikilerek, nerede olduğunu sormuş. Adam, ofiste ve çok yorgun olduğunu söylemiş. Kadın, daha da sinirlenmiş. O sırada muhasebeci içeri girer. “efendim, otelin faturasını getirdim.” Kadın, “şimdi mahallede dedikodu olacağız. Bugüne kadar ben herkesin dedikodusunu yapan biriydim. Benim şanıma leke sürdün. Senden bu yüzden boşanacağım.”

         Allah, kimseyi el alemin diline düşürmesin. Ama dedikodusuz da bırakmasın.