Fatma Karahasanoğlu

Tarih: 18.04.2025 15:21

ÇOCUK

Facebook Twitter Linked-in

                                                    ÇOCUK 

 

                                       Çocukluk, hiçbir şeye benzemez. Dünya, çocukların gözünde bambaşkadır.  Hayal dünyaları kendilerine özeldir. O dünyanın içine bir çok şey sığdırırlar. İnanılmaz olayları hayal edip, kendilerine özgü şiveyle anlatırlar. 

Çocuklar, çevrelerinde olan bitenlerle fazla alakadar olmazlar. Onlar için as, olan oyundur. Oyundan başka hiçbir şey düşünmezler. Yorulmak onların semtine uğramaz. Koşarlar, zıplarlar, yuvarlanırlar, özgürce hayatın tadını çıkarmaya çalışırlar. 

Dertleri tasaları yoktur. Ancak oyun yada oyuncak mevzu bahisse durum farklılaşır. Dert ve tasaları artar.

 Oyuncak kamyonun tekeri mi çıktı, yada elektrikli tren raydan mı çıktı, işte, bu gibi olumsuzluklar çocukların en büyük derdi olur. 

Küçük elleriyle tamir etmeye çalışırlar. Başaramayınca, kızıp bağırır, tüm oyuncaklarını dağıtır. En çok sevdiği büyük tüylü ayısını alıp, ev halkından uzaklaşır. Kuytu bir yere saklanıp ayısıyla saatlerce orada oturur. 

Anne baba çocuğun üzerine fazla gitmez. Bilirler ki, çocuk daha çok sinirlenip, bağıracak. Onun için anne baba sessizce çocuğun hareketlerini izler.       

Oyuncak ayı, çocuğun en büyük dert ortağı ve sırdaşıdır. Evde olan biten ne varsa, ayıya anlatıp, rahatlar. Tüylü ayı, çocuğun yanında hareketsiz olsa da, çocuk için gerçek bir dosttur. 

                                    Çocukların yaramazlıkları ebeveynler  tarafından çoğu kez ikaz derecesindedir. Ne var ki, çocuk aldığı ikazları dikkate almaz. Onun gözünde hayat güllük gülistanlıktır. Annenin yada babanın derdi onu hiç alakadar etmez.  Çocuk olmanın tadını doyasıya yaşar. İstediği her şey alınınca, hayatın gerçek zorluklarını bilmez. 

Herhangi bir marketten alış veriş yapan kadının yanındaki çocuk rafları tek tek gözden geçirir. Gözüne kestirdiğini almak ister. Boyu uzanmayınca, ağlama silahına baş vurur. Bir yandan da, almak istediği ürünün önünde durup bağırır. Kadın, olan biteni anlamak da, gecikmez. Çünkü çocuğun her market alış verişinde yaptığı hareketlerden biridir. 

Tezgahtar,  çocuğa bir şey diyecek olsa, çocuk, uzanabildiği ürünleri tek tek alıp saçacak. Tezgahtar bir şey söylemezse, marketi gezen diğer müşteriler rahatsız olacak. Durumu çocuğun annesine anlatmak tezgahtara mantıklı gelir. Ancak kadın çocuğu yerine tezgahtarı azarlar. 

Çocuk, iki yetişkinin kavgasına tanık olduktan sonra bağırmayı ve ağlamayı keser. Annesinin yanına gidip, tezgahtara bakar. İncir çekirdeğini doldurmayan konu  büyür büyür, marketin dışına taşar. Kadın, aldığı ürünleri kasaya bırakıp, kapıyı hızlı çarpıp çıkar. Arkasından tezgahtar da, marketi terk eder.                    

Kadın önden tezgahtar arkadan, yürürler. Çocuk çok mutlu gülerek, çevresinde olan bitenleri seyreder. Kadın ve tezgahtar tekrar tartışır. Artık ne için tartıştıklarını unuturlar. Sadece yüksek sesle birbirlerine bağırırılar. Çocuk da, aynı tempoda güler.

                                          Olaylara yaklaşırken, enine boyuna düşünülmelidir. Gerek müşteri gerek market çalışanı hoş görülü olup, olayları alevlendirmek yerine söndürmelidir. 

Basit bir konuyu dallandırıp budaklandırmanın hiç bir anlamı ve faydası yoktur. 

Çocuk her zaman çocuktur, evde, markette, sokakta, okulda. Adından da, belli çocuk!..

Ramazan bayramımız kutlu olsun. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —