BİR KAÇ KEZ OKUYUN
Son yıllarda her şey sorun edilmeye başlandı. Yüzler asık, dostluklar yavan olunca; sorun yumağı da, kendiliğinden büyümüş oldu.
İsterseniz birazcık gülümseyelim.
Seyir halinde olan aracı polis memuru durdurur. Sürücü camı açarak; “buyurun efendim.” Der.
Polis memuru; “emniyet kemeri taktığınız için size on bin TL ödül verilecek. Bu parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
Sürücü; “ehliyet almayı düşünüyorum.” Der.
Yolcu koltuğunda oturan kadın; “memur bey, eşim içince hep böyle saçmalar.”
Arka koltukta oturan adam; “ben size demedim mi, çalıntı arabayla fazla uzağa gidemeyiz diye.”
Bagajdan bir ses duyulur; “sınıra mı, geldin.”
Suç zinciri halkaları peşi sıra gelir. Her biri bir başka suça doğru yönelir. Fıkra bizi güldürdüğü kadar biraz da, düşündürmesi gereken konuları içermektedir.
Her kim olursa olsun dürüst yaşamasını bilecek yada bilmek zorundadır. Bu dünya gelip geçicidir. Taşıdığımız can bile emanetken, neyin hesapları yapılıyor.
Dünya malı, dünyada kalır. Hiç kimse ahrete yolculuğuna çıkarken, bir iğne bile peşine alamıyor. Öyleyse bu hırs, bu ihtiras ne için?
Bir insan doğar, yaşar ve ölür. Her canlı için bu döngü böyledir. Bunu anlamayacak kadar kör ve sağır mıyız?
Bu dünya imtihan dünyasıdır. Belli bir vakte kadar yeryüzünde yaşayıp, süre dolunca, ebedi hayata intikal edeceğiz. Bunun aksini söyleyecek kimse var mı? Ben dünyada kalacağım diyen biri var mı?
Demek ki, bu dünya geçici bir konaklama yeridir. Vakti saati gelen emanet taşıdığı canı emanet eder. Ölüm meleği geldiğinde söylenecek hiçbir söz kalmamıştır.
Mümin bir kadın, her gün kocasına; “Efendi! Senin hocan Abdullah-ı Dehlevî hazretleri; ‘yolumuzu ve bu yolun büyüklerini sevene kabir azabı olmaz!’ buyurmuşlar. Mübarek zatı çok seviyorum, bunu kendisine söyler misin?”
“söylerim hanım.” Der.
ancak dergaha gidince eşinin söylediklerini söylemeyi unutur. Eve döndüğünde hanımı sorar; “efendi, Abdullah Dehlevi’ye söyledin mi?”
adam; “ vallahi unuttum. Bir dahaki sefere inşallah.” der
ertesi gün, adam yine dergaha gider. Hoş sohbet derken yine eşinin söylediklerini Abdullah Dehlevi’ye söylemeyi unutur.
Kadın, eve dönen eşine sorar; “efendi, söyledin mi?”
Adam, üzülerek; “inan yine unuttum. Öyle tatlı bir sohbet vardı ki, aklıma gelmedi.”
kadın üzülerek; “ Bari bugün söyle!”
“adam; “Söylerim, evvel Allah.”
Ancak adam yine unutur. Akşam eve geldiğinde hanımı tekrar sorar; “Söyledin mi?”
adam; “bak şu işe! Yine söylemeyi unuttum.”
Kadın, o gece vefat eder.
Abdullah-ı Dehlevî’ye hazretlerine haber verilir. Cenaze namazı kılınır ve defin işleri yapılır. Mümin kadın, o gece cenazeye katılanların rüyalarına girer. Kadını neşeli olarak görürler. Rüyayı görenler mümin kadına sorarlar; “ne kadar mutlusun ve neşelisin?”
Mümin kadın; “Bizim bey unuttu fakat bu yolun büyükleri unutmuyor! Allahü Teâlâ Abdullah-ı Dehlevi hazretlerine olan sevgim sebebiyle beni kabir azabından korudu.