Fatma Karahasanoğlu


BİR GÜN! 

“Yahya Efendi Dergahını yaptırdığı zaman o civarda Ortaköy Rumlarından başka kimseler yoktu.


                                                      BİR GÜN!     

 

                 “Yahya Efendi Dergahını yaptırdığı zaman o civarda Ortaköy Rumlarından başka kimseler yoktu. 

Bir gün bir Rum Çoban, davar güderken koyunlarından iki tanesi dergâhın bahçesine girmiş. Koyunlarını çıkarmak maksadıyla dergahın bahçesine giren çoban, 

Bir dervişin;  “Ne arıyordun?” sorar. 

Çoban; “Koyunlarımı kaybettim,  arıyordum.” 

 Yahya Efendi, Rum Çobanı görerek; “-Gel bakalım, gel… Koyunlarını mı istersin, kendini mi? Yoksa ikisini birden mi, ne dersin?” dedikten sonra çobanı dergahın bir köşesine oturtarak; 

“Yağ, bal ve ekmek getirin.” Der. 

Yahya Efendinin sözleri üzerine sofra hemen kurulur. 

 Yahya  Efendi, Rum Çobana; “Haydi bakalım, bismillâh buyur, işte sana tereyağı, mumlu bal ve taze ekmek,  ister ise yağa ban, ister isen bala ban.” Der. 

Bu  tatlı ortamdan sonra, Rum çoban koyunlarına değil de kendine talip olmuş, o gün, orada, o vesileyle Müslüman olduğu için adı Balaban kalmış.

 

                                                       ***

                        Ramazan… Cuma günü… Cuma vakti… Cami… 

Cemaat tek tük camiye girmekte. İmam kürsüde… 

Girenlerin arasında… O… Hızır… Hızır a.s. da genç ihtiyar arasında onlardan biri gibi gidiyor bir köşeye oturuyor. Kürsüde imam sohbete başlıyor… Hızır’ın yanına kırklarında bir adam gelip oturuyor. Cami yavaş yavaş dolmakta…
Adam, bir müddet sonra uyuklar bir vaziyette sallanıyor, ha uyudu ha uyuyacak. Hızır a.s. adamı dürtüklüyor:
- Uyuyacaksın, der. Adam:
- Uyumam, beni rahat bırak.
Hızır a.s. ses etmez, ancak ezan okundu okunacak, adam ha uyudu ha uyuyacak, bir daha dürtükleyerek:
- Uyuyacaksın dedim, der. Adam:
- Ben de sana uyumam, beni rahat bırak dedim. Rahat bırak beni. Rahat bırak yoksa, Hızır olduğunu söylerim. Buradan çıkamazsın. Bu kalabalık sakalında bir tel bırakmaz.
Hızır a.s. susar ve gözlerini kapar, boynunu büker Allah’a yönelerek:
- Ya Rabbim! Bu nasıl iştir. Bu kulun benim kim olduğumu bildi. Bu nasıl iştir ki, bendeki listede bunun ismi yok.
Cevap gelir:
- Sana verilen listede beni sevenlerin isimleri var. O ise benim sevdiklerimden…
Allah sevdiklerinden etsin… Sevmek, seviyorum demek bir iddia. İş sevilenlerden olmak…”