DUYGU KARAHASANOĞLU


     BİR GİDELİM DEDİK!..

   Dünyada kullanılan hiçbir şey ahret hayatına taşınmayacağını bile bile insanlar haram yemekten ve hak almaktan geri durmuyor. Bunun nedenleri belli olsa da, nefsi terbiye etmede ne yazık ki, başarı sağlanamıyor.  


                                   BİR GİDELİM DEDİK!..

 

                       Dünyada kullanılan hiçbir şey ahret hayatına taşınmayacağını bile bile insanlar haram yemekten ve hak almaktan geri durmuyor. Bunun nedenleri belli olsa da, nefsi terbiye etmede ne yazık ki, başarı sağlanamıyor.  

                        Geçen hafta gazete ofisinde otururken,  Sümela Manastırına gitme kararı aldım. Uzun zamandır gitmemiştim . son yıllarda yapılan değişikliği görmek istedim.

Hava oldukça güzeldi. Güneş dağların eteklerinden Maçka’ya doğru ışıl ışıl inmişti. Yeşil ormanlar henüz sarıya dönmemişti.

                          Sümela’nın kıvrımlı  yolunda ağır ağır ilerledik. Bir tarafımızda yalçın kayaların altında akan dere, diğer tarafta sararmaya yüz tutan ağaçlar. Yol, oldukça düzgündü. Güneş, arabanın ön camında kendini her daim hissettiriyordu. Araç kullanmaya el verişli bir gündü. Soğuk olmadığı gibi güneşin ısısı aracı ısıtmaya yetmişti.

                          Milli parklardaki görevli, aracın üzerinde duran basın kartını görünce bariyeri kaldırarak geçiş izni verdi. Araçla bir müddet daha gittikten sonra ikinci bariyerdeki görevli aracın daha ileriye gidemeyeceğini söyleyerek,Trabzon Büyükşehir Belediyesine ait Traparkı işaret etti. Aracımızı işaret edilen otoparka çektik.

Araçtan indikten sonra kapsısı açık beyaz minibüse doğru yöneldiğimizde görevli bir kez daha yanımıza gelerek, bilet gişesini işaret etti. Trabzon Büyükşehir Belediyesine  ait bilet gişesine yaklaşarak, bilet fiyatlarını sorduk. Kişi başı 18 TL olduğunu söyleyen görevliye basın mensubu olduğumuzu söylesek de, görevlinin cevabı çok ilginçti. “burası Rus Cumhuriyeti burada basın kartınız geçmez.” Dedi.

İstanbul’da yaşayan ve gezmeye gelen emekli öğretmen ablam için engelli kartının geçip geçmeyeceğini sorduk. Görevli aynı pişkinlikle; “burada, hiç bir kart geçmez. Dört kilometre yolu ya yürürsünüz ya bilet alırsınız.” Dedi.

Bizde aracımızla geçemeyeceksek geri dönüyoruz deyip, otoparkta ki aracımıza geri döndük. Anlatacaklarım henüz bitmedi. Maceraya devam!

Otoparktaki görevli beş dakikalık zaman için bizden 20 TL istedi. Bende aracımızın Basın Trafik Kartı olduğunu söyledim. Umursamaz tavırla yaklaşan görevli  20TL üzerinde diretince, ben de direttim.  Başka görevli, gişede oturan görevliye;”hanımefendiler doğru diyor. Benle beraber geldiler. 20 TL olmaz” deyince gişedeki görevli bariyeri kaldırarak, eliyle işaret ederek geçiş izni verdi!

İyi ki geçiş izni verdi. Değilse, otoparkta kalacaktım!

Yahu! Nasıl bir düzen kurdular. Benim çocukluğum ailemle birlikte Sümela’ya gidip gelmekle geçti. Hiç bu kadar çirkinlikle karşılaşmadım. Her yere bariyer koyup, ücretli yapmak neyin nesi oluyor?

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği kartı tanımadığını söyleyen görevliye diyecek sözüm yok… 

                   Yapılan uygulama oldukça yanlış, eğer araçla geçiş yaptırmıyorsan, minibüs taşımacılığı ücretsiz olur. Bu uygulama nereden öğrenildi.  Maçka esnafı turistlerin kendilerinden alış veriş yapmadığını söylüyor. Turist, nasıl ilçe esnafından alış veriş yapsın. Sümela Manastırını gezmek için her yere para ödüyor. Birde ilçe esnafından alış veriş mi yapsın!..

                  Yunus Emre’nin dediği gibi; “Mal sahibi, mülk sahibi! Hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan! Geri kalan sen de biraz oyalan!”