Fatma Karahasanoğlu


BAYRAMLAR

Bugün bayramın üçüncü günü. Kurbanlıklar kesildi,


                                   BAYRAMLAR 

 

                   Bugün bayramın üçüncü günü. Kurbanlıklar kesildi, hisler dağıtıldı, fakir fukara sevindirildi,  mezar ziyaretleri yapıldı, eş dostlarla bayramlaşma yapıldı.

Kısacası, bayramın olmazsa olmazları yerine getirildi.  Bayramı bayram tadında geçirenler olduğu gibi, bayramın geldiğini hissetmeyenlerde vardı. 

Herkes kendi yaşam şartlarına göre bayramı, karşılayıp,  değerlendirdi.

                    Bayramlar, bayramlar! Her bayram bir önceki yıla oranla, farklılık gösterir.  Elli yıl önceki bayramlar bugünkü bayram arasında bir hayli fark vardır. 

Kurbanlar kesiliyor ancak kurbanlar, nasıl kesiyor? Bu konuya temas etmek istiyorum. Kurban edilecek olan hayvan evin önünde kesilip, konu komşuya eti dağıtılırdı. Kurbanın fiyatı günler öncesinden belirlenip, hissedarlara söylenirdi. 

Bugüne baktığımızda pek çok şeyin değiştiğini görmekteyiz.

                   Çocukluğumdaki kurban bayramlarını hatırlıyorum da, bugünden ne kadar farklı olduğunu  daha iyi anlıyorum. 

Bahçeli evimizin önünde bayramın birinci günü kurban kesilirdi. Hissedarların hepsi  bayram namazına birlikte gittikten sonra bizim eve gelirdi. Kahvaltı yapılmazdı. Kurban kesilip ortada alınan  et kavrulur,  en geç 09.00 da sofraya oturulurdu.

Gün boyu gelen giden olurdu. Her gelen payına düşen eti yer, dua edip giderdi. Giderken de mutlaka eline bir parça et tutuşturulurdu. Akşam ezanına kadar konuk eksik olmazdı. Kurban etleri bayramın ikinci gününe sarkmazdı. Çünkü kurban difrizlerde saklanmak için kesilmezdi. Kuyruğa girip kıyma çektirilmezdi. 

Akşam ev halkının yanında akraba, komşular sohbet için toplanırdı. Sohbetten önce mutlaka Yasin süresi okunurdu. Dini vecibeler anlatılır, çocukların zihinleri bulandırılmazdı.

                       Kurban bayramının mahiyetini bilenler kadar bilmeyenlerde ne  yazık ki bu toplumda yaşıyor.  “kurban ne için kesilir?” sorusuna verilen cevap hem üzücü hem de, şaşırtıcıydı. 

“Fatih Sultan Mehmet’e kurban geldi.” Diyenlerin yanında “Kanuni Sultan Süleyman” diyenler oldu. Peygamberle Osmanlı padişahlarını ayırt edemeyenler var. 

Ne kadar acı ve üzücü. Aynı zamanda dehşet verici.

O kadar iletişim kitle araçları, onca açılan kurslar! Ancak ortada yine, bilgisizlik yine bilgisizlik…

                       Namık Kemal sürgünde olduğu yıllarda, zindanda şiir okur. Şiir boyunca köşede oturan yaşlı adam sürekli ağlar. Hem şiir dinler hem de, gözyaşlarını elinin tersiyle siler. 

Namık Kemal şiir okumasını bitirince, kader  mahkumu arkadaşı, çok duygulandığını söyler. Namık Kemal, neden duygulandığını sorar. Kader mahkumu arkadaşı; “sen şiir okuyunca aklıma keçim geldi. Şiir okurken, sakalın, keçimin geviş getirmesine benzettim. “ der. 

 İşte bu kadar her şey ortada değil mi? Siz siz olun, bilmediğiniz konuları öğrenmeye çalışın. Bilmemek ayıp değil, ancak öğrenmemek ayıptır.