DUYGU KARAHASANOĞLU


     ANİ GİDİŞİN ÜZDÜ

     ANİ GİDİŞİN ÜZDÜ


                                                         ANİ GİDİŞİN ÜZDÜ

 

                    Her birimiz dünyanın birer yolcusuyuz. Kimimiz çocuk, kimimiz orta, kimimizde ilerleyen yaşta, dünya yolculuğumuzu tamamlayarak, göçüp gidiyoruz.

Şairin dediği gibi;  …”Neylersin ölüm herkesin başında

                                     Uyudun uyanamadın olacak

                                     Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

                                     Bir namazlık saltanatın olacak.

                                     Taht misali o musalla taşında.”

Ali’de uyudu uyanamadı. Kalbi dünyanın meşakkatine daha fazla dayanamadı. Gidişi erken oldu. Tüm dostları, yakınları öyle düşündü. Ne çok da, sevenin vardı. Ölümünün ardından acılı sözler, her dostunun dudaklarından döküldü. Hiç biri ölümü sana yakıştıramadı. Dünyada, neyin var, neyin yok her birini arkanda bırakarak gittin. İmtihan dünyasında ne yaşadıysan, onlarla birlikte ebediyete göçüp gittin.

                     Ali Yılmaz; mali müşavir. Ocaklı Mahallesinde geçen çocukluk, ardından Trabzon’da devam eden mali müşavirlik. Defterler, mükellefler, hesaplar, faturalar senin görevin, senin işindi. Şimdi bunlar da, diğerleri gibi geride bıraktıklarının arasında yerini alarak öksüz leşti.

                     Yıl 2008’ın Kasım ayı Maçka’da haftalık gazete yayın hayatına merhaba derken, Ali’yle tanışmama vesile oldu. Gazetenin yasal muhasebeciye ihtiyacı vardı. Bu görevde kuşkusuz Ali’ye düşmüştü.  Hemen her gün Ali’nin Trabzon’da ki ofisine uğrar, gazetenin resmi işlerinden konuşur, sohbet ederdik. Sohbet ne kadar uzasaydı, mutlaka eksiklerde ortaya gün gibi çıkıyordu.

Bir gün gazetenin resmi bir işi için  Ali’nin Trabzon’da ki, ofisine gittim. Havadan sudan sohbet ettikten sonra konuyu açtım. Dönemin valilik basın müdürüyle olan sorunumu anlattım. Ali, tereddüt etmeden; “yarın birlikte yanına gider, sorun neyse çözeriz.” Dedi. Bardağımdaki çayımın son yudumunu içtikten sonra “iyi akşamlar” dileyip ofisten ayrıldım. Bir gün sonra valiliğin kapısında Ali’yle buluştum. Basın müdürünün odasına girmeden son kez ayrıntıları konuştum.

Basın müdürü önce Ali’yi dinledi. Ardından bir şeyler söyledi. Bu arada ikinci çaylar da, sehpaya konulmuştu. Çaylar bitti. Ancak konu bitmemişti. Basın müdürü; “tamam. Muhasebeden anlamam, öyleyse öyledir. Bilmediğim bir konuda ısrar etmem.” Dedi.

 Alinin. İş konusunda ki, tecrübesi ve mesleğinden ödün vermemesi bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Basın müdürünün odasından mutlu şekilde ayrıldım.

                    Ali bizde seni çok özleyeceğiz. Ölümü her ne kadar sana yakıştıramasak da, gerçeklerden kaçamayız. Biz insanlar, doğduğumuza inanır, ölümü de inanırız. Ne var ki, kabul etmekte zorlanırız.

Dostlarımızı, ailemizi, yakınlarımızı kaybettiğimizde onlarla yaşadıklarımızı bir kez daha gözlerimizin önünden geçiririz. 

Sen bu dünyadan göçüp gittin. Hem de her şeyi arkanda bırakarak, seni unutmayacağız, gülen yüzün her daim hafızlarda kalacak.

Ruhun şad olsun, ışıklar içerisinde uyu.