Fatma Karahasanoğlu

Tarih: 07.02.2025 11:03

“AF ETMEYE KADİR MİDİR?”

Facebook Twitter Linked-in

                              “AF ETMEYE KADİR MİDİR?”

                                         

 

                          Sarhoş bir adam, Abdulkadir Geylani’nin önüne çıkar. Ayakta durmakta zorlanan adam, peltek peltek, konuşarak; “Ey Abdülkadir Allah af etmeye Kâdir midir değil midir?” 

 Abdulkadir Geylani gülümseyerek;  “Evet, Kâdirdir” der. 

Sarhoş ikinci kez:  “Ey Abdülkadir Allah beni senin yerine koymaya Kâdir midir değil midir?” der. 

 Abdulkadir Geylani yine gülümseyerek; “Evet, Kâdirdir” der. 

Sarhoş adam, üçüncü kez sorar; “Ey Abdülkadir Allah seni, benim yerime koymaya Kâdir midir değil midir?”der. 

 Abdulkadir Geylani bu sefer ağlar ve secdeye kapanır ve üç sefer;  “Kâdirdir Kâdirdir Kâdirdir,” der.

                          ***

                       Abdülkâdir Geylânî anlatıyor: “Küçük idim, Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim. Bir öküzün kuyruğundan tutup arkasından gidiyordum. Hayvan dile gelerek: ‘Ey güzel çocuk! Sen böyle işler için (çift sürmek için) yaratılmadın. Esas vazifene dön.’ dedi. Korktum geri döndüm. Evin yolunu tuttum. Evimizin damına çıktım. Gözüme Hacılar gözüktü. Arafat ta vakfeye durmuşlardı. Anneme gidip: ‘Ey gözüm nuru annem! Beni Allah-ü Teala yolunda çalışmaya bırak. İzin ver, Bağdat'a gidip ilim öğreneyim. Salih zatları ve evliyaları ziyaret edeyim.’ dedim. Annemin gözleri hayretle açıldı, sebebini sordu. Gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp babamdan miras kalan seksen altının kırkını kardeşime ayırdı. Yarısını bana verip koltuğumun altına, kaftanıma belli olmayacak şekilde dikti ve: ‘Ey Hayat ağacımın tek çiçeği! Haydi sefere çık ve kemal yolunda ilerle! Her iş ve her harekette doğruluktan ayrılma!’ deyip benden söz aldı. ‘Haydi Allah (C.C) rızası için senden ayrılıyorum. Allah (c.c) Hz.leri selamet versin. Oğlum, kıyamete kadar da belki yüzünü bir daha göremem. Tekrar ediyorum, eğer Yüce Allah (C.C)  ve beni hoşnut etmek istersen, doğruluk üzere ol. Bir nefes olsun yalan söyleme. Allah (c.c) doğrularla beraberdir.’, buyurdu. ‘Söz ey benim biricik canım annem.’ dedi ve sarılıp annesinin mübarek ellerini öptü.

 Abdülkadir Geylani, küçük bir kafile ile Bağdat'a gitmek üzere yola çıktı. . Hemedanı geçince silahlı altmış atlı eşkıya çıkageldi. Kafilenin önünü kesip soydular. Eşkıyalardan biri gelip: “Ey fakir çocuk!” dedi. “Senin de üzerinde bir şeycikler var mı?” 

 Abdülkâdir-i Geylânî, “Kırk altınım var.” Dedi. 

Eşkıya güldü. “Git oradan fakir çocuk.” dedi, onu bırakıp gitti. Bir başkası geldi sordu. “Nerededir?” dedi. “Koltuğumun altındadır.” dedi. Alay ediyor zannederek “Reisimizin yanına yürü” deyip çete reisinin yanına götürdüler. 

Azılı eşkıya reisi Abdülkadir Geylani’ye sordu: “Ey çocuk. Kırk altınım var demişsin. Doğru mu?” 

 Abdülkadir Geylani;  “Evet.” dedi. 

Eşkiya başı “Nerede?” diye sordu. 

Abdülkadir Geylani;  “Elbisemin altında dikili.” Dedi. 

Elbiseyi kesip baktılar. Gerçekten kırk altını buldular. Eşkıya reisi hayrete düşüp.:“Çocuk. Neden söyledin?” diye sordu. 

Abdülkadir Geylani; “Anneme ne olursa olsun doğruluktan ayrılmayacağıma, yalan söylemeyeceğime söz verdim. İhanet edemem.” 

Eşkıya reisinin gözleri doldu.  “Bu çocuk annesine verdiği ahde bu kadar vefa gösteriyor, ben bunca senedir beni yaratıp yetiştiren Rabbime ihanet ediyorum. Tövbe edip eşkıyalığı bırakıyorum. Bu çocuk benim kurtarıcım oldu.” Dedi.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —