Fatma Karahasanoğlu


ADALET VE HAK

Genç anne, iki çocuğun etrafında oturduğu masanın üzerine bir pasta bırakır.


                                               ADALET VE HAK 

 

                               Genç anne, iki çocuğun etrafında oturduğu masanın üzerine bir pasta bırakır. Büyük çocuğuna pasatayı ikiye bölmesini ister. Çocuk, annesinin dediğini yaparak pastayı bıçakla, ikiye böler. 

Anne, küçük çocuğuna; “hangi dilimi almak istiyorsun?” der.

Çocuk, kendine göre bir dilimi alır. 

Burada ki, anekdot da, anlatmak istediğim adaletli davranıştır. Her konuda, her ortamda adaletli olup, adaletli şekilde davranmak gerekir. 

Pastayı, bölen çocuk istediği parçayı önce almış olsa, araya hile girerdi. Ancak pastayı bölen değil de, diğer çocuk önce alınca, arada hile olmaz. 

Adaletli olmak her zaman iyidir. Hangi meslek icra edilirse edilsin, mutlaka adalet ön planda tutulmalıdır. 

                               Yavuz Sultan Selim, Trabzon’da valilik yaptığı yıllarda, makamına bir dilenci girer. Köşe başında dilencilik yaptığını söyler. 

Yavuz Sultan Selim, dilenciye bir kese altın verip gönderir. Daha sonra veziri odasına çağırtarak; “köşe başında bir dilenci varmış. Her gün o dilenciye, her sabah bir  altın vereceksin.” Der. 

Vezir emre baş üstüne alır ve huzurdan çıkar. 

Aradan günler, haftalar, aylar geçer. 

Dilenci bir sabah, tekrar Yavuz Sultan Selim’in huzuruna çıkarak; “sultanım, bana söz verdiğin gibi hiç altın göndermediniz. Oysa, söz vermiştiniz.” Der. 

Yavuz Sultan Selim, hiddetlenerek; “nasıl olur! Ben sana her gün bir altın verilmesini emretmiştim. Şimdi sen hiçbir şey olmamış gibi al şu bir kese altını evine git. Ve ben emredinceye kadar evinden çıkma.” Der.

Dilenci, Yavuz Sultan Selim’in elini öper ve huzurdan ayrılır. 

Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet giyip, köşe başında dilencinin oturduğu yere oturur. Her sabah, aynı hareketi yapar. 

Vezir, dilencinin önünden geçer ancak altın falan vermez. Bir gün, üç gün, beş gün, bir hafta, üç hafta derken bir ay geçer. 

Yavuz Sultan Selim, veziri, huzuruna çağırtır. Vezir, başı önde huzura çıkar. 

Yavuz Sultan Selim, “ee anlat bakalım vezir! Bizim şu dilencinin altınlarını aksatmadan veriyorsun değil mi?” Der.

Vezir, “elbette, Sultanım! Siz emir buyurduğunuz günden itibaren aksatmadan her sabah bir altın veriyorum!” der.

Yavuz Sultan Selim, “dün sabah bir altın dilenciye verdin mi? Yada üç gün önce.” Der.

Vezir, önüne bakarak alçak sesle; “evet Sultanım.” Der ama içindeki korkuda büyür.

Yavuz Sultan Selim ayağa kalkarak; “ Vezir, yalan konuştun. Senin yaptıklarını biliyorum. Her sabah vermen gereken bir altını dilenciye hiç vermedin. Onları kendi cebine attın. Bunun cezasını sende bilirsin.”