DUYGU KARAHASANOĞLU


AÇILAN TOZLU SAYFA

Bizim mahalle yıllar önce heyelan nedeniyle istimlak edilerek evler boşaltıldı.


                     AÇILAN TOZLU SAYFA

 

                 Bizim mahalle yıllar önce heyelan nedeniyle istimlak edilerek evler boşaltıldı. Çocukluğumun geçtiği mahallede ki, ev sahiplerinin her biri farklı yerlere taşındı. Kimi Maçka merkeze kimi de şehir dışında kendine yeni yaşam alanı seçti. 

Çocukluğumun Nedime teyzesini birkaç gün önce ebedi yolculuğuna uğurlarken, mahallemiz bir kez daha gözlerimin önünde canlandı. 

                 Bizim mahalle diğer mahallelere göre çok farklıydı. Komşuluk ilişkileri de menfaate dayalı değildi. Yardımlaşma herkesin görevi gibiydi. 

Tabi bir araya gelen kadınlar dedikodu yapmaktan geri durmazdı. 

Bizim mahalle aynı evi paylaşan insanlar gibiydi. Düğüne, sinemaya giderken kıyafet alış verişi yapmak genç kızlar arasında sanki modaydı.

Rahmetli annemin adı da Nedime olduğundan Nedime teyzeyle ismi sürekli karıştırılırdı. Bu yüzden anneme muallimlerin Nedimesi denirdi. 

Nedime teyzenin eşi İlyas amca anne annemin kuzeni olunca, sık sık bize gelirlerdi. İlyas amca köy enstitüsü mezunu olunca elinden her türlü iş gelirdi. Anne annemin bir çok işini görürdü. 

                    Bizim mahalle fuar zamanı bir başka güzelliğe bürünürdü. Tüm mahalleli fuara gitmek için günler öncesinden hazırlık yapardı. 

Özellikle fındık hasadı bittikten sonra fuar gezileri başlardı. 

Trabzon’da açılan fuar rengarenk ışıklarıyla ziyaretçilerini davet etmekte ustaydı. 

                     Yine yaz akşamlarından biriydi. Fuara gitmek için herkeste giyinme telaşı başladı. Nedime teyzelerin evi tam bizim evin karşısındaydı. Perdesi, açık ışık yanan odada, Nedime teyzenin kızları giyecek olduklarına karar vermek için yüksek sesle konuşurken, bizde kendi evimizde ne giyeceğimize karar aşamasındaydık. 

Yaz ayının meşhur ağustos böceği her zaman ki şarkısıyla gecenin sessizliğini  bozuyordu. Ilık rüzgar yüzümüzü hafifçe okşarken, ruhumuzun derinliklerine şefkatli ılık rüzgarı işliyordu. 

Nedime teyze, önden kızları arkadan minibüse bindiler. Bizde çoktan minibüsteki yerimizi almıştık.  

Minibüs Trabzon’a doğru yol alırken arabanın için de, vur patlasın, çal oynasın!.. Her ağızdan bir ses çıkarak minibüsün motor sesine karıştı. Şarkılar, türküler söylenip, eller tempo tutuyordu. Arada bir annemin  azarlayıcı yüksek sesi gelse de, türkülerin sesine karışıp kayboluyordu.

Nedime teyze arada bir kızlarını susmaları için ikaz  ediyordu. Derken güle oynaya fuar alanına girdik. Minibüsün kapıları açılır açılmaz aşağıya indik. 

Fuarın renkli ışıkları gözlerimizi kamaştırdı. Dönme dolaplar, çarpışan otolar, atlı karıncalar,.. her biri benim yaştaki çocukların dikkatini çoktan çekmişti. 

Her birine binmek için sağa sola koşturup annemden izin istedik. Babam, hiç birimizi kırmadı. Önce dönme dolaplar, sonra çarpışan otolar, atlı karıncalara da sıra geldi. 

Fuar alanında o kadar al beni ürünler vardı ki, annem, Nedime teyzeyle birlikte alış veriş yaptılar. Tabaklar, bardaklar, masa örtüleri daha bir çok şey aldılar. 

Hayvanat bahçesini gezmekte ayrı bir zevkti. Maymunların bölümüne geldiğimizde, kimimiz  maymuna muz uzattı, kimimizde çerez verdi. 

Maymun büyük iştahla verilenleri yedi.

Nedime teyzede maymuna doğru hırkasını fırlattı. Maymun el çabukluğuyla Nedime teyzenin yeni satın aldığı kırmızı renkli hırkasını tutup ilmek ilmek etti. Daha sonra Nedime teyzenin suratına fırlattı. 

Nedime teyze o kadar şaşırdı ki, ne yapacağını bilemedi.  Maymun ellerini ovuşturarak dişlerini göstere göstere tükürdü. Sonra da, bulunduğu bölmeden arka tarafa geçti. 

Çocukluğumun tozlu sayfalarında duran bu anımı, Nedime teyzenin ölümü tekrar açtı.