ismet eyüboğlu


37-ANILAR

Sene Başı İşleri


37-ANILAR
Sene Başı İşleri
Okulu bir yıl önce eğitim -öğretime hazırlamıştık. Onun için çok az işimiz vardı bu sene.
Sene başında adi var  kendi yok uyduruk seminer günleri.
Okulda öğretmenler toplamıştı.
Sabahattin, ben, Ömer ,  Ahmet  .
Köyde  her şey üretime bağlıdır.Önce köylü kendi hazırlıklılarını yapacak, uşağından azami derecede yararlanacak, ondan sonra okulu düşünecek.
Bu da neredeyse Cumhuriyet bayramını bulur.
Biz de bu durumu kanıksadık, acele etmiyoruz.
Sınıf dağılımlarını yaptık, herkes okutacağı sınıfı biliyor, ben ikinci sınıfı aldım.
Dört beşinci sınıflar birleştirilmiş.
Türkiye'nin genel durumu belli, geçen seneden başlayan sıkıyönetim genişleyecek 
devam ediyor, her şey bir yıl öncesine göre daha da ağırlaşmış.
Hapishaneler tıka basa solcu gençlerle dolu, mahkemeler harıl harıl yargılama 
yapıyor, yeni yeni yurtseverler toplanıp, hapishanelere konuyor, kim bilir 
belki bize de sıra gelir.Tarafsız hukuk fena halde çalışıyor.
Öğretmenlerin örgütlülüğü bir yıldan beti yok.1971'lerde TÖS kapatıldıktan sonra 
yeni bir örgüt kurulmasına izin verilmemiş.
Ben bu yil öğrencilerin yani sıra tavuk da besleyeceğimi. Aşağı yukarı on on beş
tavuğum var.
Onları okulun zemin katına yerleştirdim.Giriş çıkışları arka tarafta.
Okulun arka tarafında bir de çayırlık var, yamaca doğru.Çıkıp oraya doğru 
yayılıyorlar.Yumurtlama folluklarını da arka tarafa yaptım.Orda da sorun yok.
Bol bol yumurta tüketiyoruz. Onun da zararı var, Belli bir süreden sonra vücudumda 
çobanlar çıkmaya başladı. Sordum aşırı proteinden dediler, azalttım.
Bir de yem sorunu var, şimdilik dışarıdan parayla alıyorum. 
Köyde yumurta lazım olursa doğrudan bize gelirler, anamdan alırlar, o da verir.
Karşılığında ne getirirler?
Yoğurt ,süt , bazan et,bile getiriler. Hiç kimse karşılıksız istemez, onur meselesi yapar.Geçen sene kurduğumuz olumlu ilişkiler  bu yil da daha da olumlu 
olarak devam ediyor.
Okul, geçen seneki onarımdan sonra yenilenmiş , daha kullanılabilir hale gelmiş.
Bu yıl da aynen devam ediyor, bahçe genişlemiş, etrafa ağaç fidanı dikilmiş 
okulun boya badanası tamam, üstünden yağmur gelmiyor, eşyalar da az çok 
yenilenmiş, daha ne olsun!
Biz de boş zamanlarımızı kahvelere gidiyoruz, çay içip ,sohbet ediyoruz.Bize 
güncel konularla ilgili sorular soruyorlar; dilimizin döndüğünce yanıtlamaya 
çalışıyoruz.Memleketin genel durumu belli
Denizler tutuklandı, Mahirler öldürüldü , tam bir aydın kıyımı yaşanıyor.
NATO ve Amerika geçirdiği fırsatı,sonuna kadar kullanıyor.Kimini asıyor,
kimini yolda izde vuruyor, kimini de tarafsız mahkemelerde (!) yargılıyor.
Şimdi daha iyi anlıyorum, o insanlar sağ olsaydılar nasıl bir Türkiye, nasıl bir 
Ortadoğu oluşurdu acaba?En azından Filistin'de çocuklar boğazlanmazdı diye                    
düşünüyorum.
Biz de güya o taraftan olmaya çalışıyoruz , fakat köylü bunları kabullenmiyor, o her zaman gibi güçlüden yana, güçlü her zaman haklıdır.Sen ne anlatırsan anlat.
O arda bir Kuştul MANASTIRI hikayemiz var.
Kuştul manastırını Maçka'ya gelirken ilk manastırdır.Galyan vadisine girmeden sola
sapacaksınız, bir kac kilometre gidince karşınıza Kuştul koyu çikar.İşte oradadır.Bize de yukardan , dağlardan yakındır.
Bir pazar günü dedik ki gidip bir görelim şurayı.Ben ve iki arkadaş yürüye yürüye kalkıp gittik.Epey yürüdük, Kuştul köyüne vardık, köyü yukardan tepeden görüyoruz.Şöyle bir karşı tepede iki üç tane yıkık duvar.Fakat belli oluyor bu iki duvar görkemli bir yapıyı temsil  ediyor.Kurulduğu tepe harika, bir kartal yuvası gibi bir  yer.
Döndük geldik.
Yanımdaki arkadaşlar bana alaycı bir biçimde sitem ettiler.
"A ha seni Kuştul MANASTIRI dediğin yer, hiçbir şey kalmamış orda, her taraf yanmış yıkılmış, tarumar olmuş."
Ben de diyorum ki:"Biraz da yıkılma nedenlerini düşünsenize."
Ezberledikleri bir şey var, efendim define arayıcıları.Define arayıcıları yıksa yıksa koskoca bir binanın küçük  bir bölümü yıkar, binayı sıfırlar mı? Ayni şekilde Maçka’nın 
diğer MANASTIRLARI da var,
Son zamanlarda Maçka belediyesinde gördüğüm Kuştul manastıra ait özgün fotoğraf gerçeği gün gibi açığa çıkardı da beni  de şaşırttı.
Meğer bizim gördüğümüz o yıkık duvarlar görkemli bir Ortaçağ şatosuna aitmiş.
Böyle bir muhteşem bina olamaz
Bunu anlayamayan kültür ve uygarlık düşmanı yönetimler yakin yıllarda para vererek bu güzelim eserleri bu hale getirmiş.Bu Kuştul için de, Meyremana için de, Vazelon için
böyle.
Güya buraların eski sahipleri buraları görüp de kendi yurdu sanmasın diyeymiş.
Akla ziyan bir durum.