ismet eyüboğlu


28-ANILAR 

Yaylada yılan olur mu?



28-ANILAR 
      Yaylada yılan olur mu?
Bu soruyu herkes sorar, yaylada yılan olur mu diye.
Bizim asil görevimiz çobanlık etmekti, ancak zaman zaman oyun kaçamağı da 
yapardık. 
Bu kaçamaklardan bazıları yayla çimenlerinde top koşturmak, bazılarında 
çelik-çomak oynamaktı.
Bir gün hiç unutmuyorum Lalo çeşmesinin yakınında çelik-çomak oynarken
yaşadığımız anıyı.
Oyun oynadığımız yer evlerden biraz uzaktı..

Etrafımızda hayvanlar yayılıyordu.Sis de arada sırada çöküp kalkmaktaydı.

Biz de bir grup ilk genç dalmışız oyuna .

Çelik oyununu bilmem bilir mısınız basit bir oyundur.Üç dört kişilik grup bir araya gelir.

Birisi kaleye geçer, diğerleri kale dışımda kalır.
Kaleye geçen elindeki değnekle santimlik çeliğe vurur.Çelik uçar gider.
Doğaldır ki vurma becerisine bağlıdır,,becerikli vuran çeliği uçurur. 

vurmayı beceremeyen çeliği çok yakına atar yada hiç atamaz .

O da onun yanmasına neden olur.

Kalenin dışında olanlar  atılan çeliği havada ellerindeki değneklerle vurmaya çalışırlar.

Çoğunlukla da varamazlar,vuranlar çeliği kaleye yakin bir yere getirmeye çalışırlar.

Getirdikleri yerden de elleriyle çeliği kaleye nişan alarak atarak vurmaya çalışırlar,

Vururlarsa kendileri kaleye geçer,kaleci de onun yerine geçer.
Bu oyun her zaman bu şekilde devama eder gider.
Lalo Çeşmesi tam yaylanın merkezindedir.Suyunu Lalo kayasından aldığı için 
Lalo adını almış.

Yayladaki bütün sular kesilse Lalo çeşmesi hiç kesilmez.

Hemen hemen tüm yaylada yaşayanlar suyunu buran alır.
Ebetteki sırtındaki kovala, hatta hayvanların birçoğu da günlük su ihtiyacını 
buradan giderir.
O gün yaylacılardan yaşlı Şadiye teyze sırtında kovası geldi yanımızdan geçti.
Biraz sonra kovasını doldurdu geçiyordu.Birden durdu yere bakti , eğildi:
-Eee uşağım ha bu kravatı kim attı buraya demesiyle  Şadiye teyze, kova  bir tarafa 
kendi bir tarafa dağıldı.
Biz şaşırdık,koştuk , baktık ki Şadiye teyzenin kravat dediği benekli bir yılan.
Uşaklar çarçabuk yılanın gereğini yaptılar.Şadiye teyze de ayıldı, aldık onu doğru 
evine götürdük.
Meğer yaylada yılan yaşarmış, ama zehirli yılan değil, zehirsiz yılan, su yılanı.
Sulak yarlarda yasarmış . Kurbağayla beslenerek.
Bizim,kravat da o tür yılanlardan.
Bir gün de köyde Hasan, Remzi be ben.
Kış günü , yerde kar var , hem de bir hayli.
Elimizde de bir tüfek.Tüfek bende .
Yürüyüp köyün dışına çıktık, o arada birimiz bir kar oyunu başlattı.
İki kisi bir taraf , ben bir taraf.
Boğacaklar beni kara , usullan cebimden kurşununun mermisini çıkardım.
"Atmayın bana kar, yeter dedim,
Beni dinlemediler, kar atmaya devam ettiler, ben de mermiyi patlattım.
Ondan sonra da :
Oy vurulduk, öldük, yaralandık gibi bağıntılar çığırtkanlıklar ortalığı kapladı , 

oysaki kimsenin burnu bile kanamadı.
Hey gidi delikanlılık hey delikanlılıkta böyle şeyler de yaşanır.
Mutluluğun peşinden koşar durursunuz, ha yakaladım , ha 
yakaladım diyene kadar o uzaklaşıp gider,  kendi kedinizi kaldırırsınız.
Akıllıysanız yakaladım dersiniz , yok değilse o uzaklaşır, sız koşmaya devam edersiniz.
Bu olaydan sonra benimle bir hafta boyunca hiçbiri konuşmadı.Sonra ilişkilerimiz 
eski içtenliğine kavuştu.

İSMET EYÜBOĞLU
OKURYAZAR ÖĞRETMEN