DUYGU KARAHASANOĞLU


SONSUZLUĞUN PERDESİ

Hayatımızın değerini ne kadar biliyoruz. Yaşadıklarımızla yaşayamadıklarımız arasında sürekli git geller yaşarız.


 

                                           SONSUZLUĞUN PERDESİ

 

 

                      Hayatımızın değerini ne kadar biliyoruz. Yaşadıklarımızla yaşayamadıklarımız arasında sürekli git geller yaşarız. İç dünyalarımız çoğu zaman dışarıya çıkmasa da kendi içimizde sürekli planlar yapar ve o planla yaşarız.

                   Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu.

Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Yaşlı kadın ?Günaydın Anne, Günaydın Baba? dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü. ?Günaydın Kocacığım? dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp ?Günaydın Evlatlarım? dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp ?Sizleri, hepinizi çok özledim? dedi.

                 Yaşam çizgisi belli bir noktaya geldiği zaman orada durur. Önünde hiçbir engel tanımaz. Benlik duygusu kendini dışarıya atar. Doğru yada yanlışın o anda hiçbir önemi yoktur. Belli zaman aralıklarında çıkış yaşansa da, her şey aslında olduğu yerinde kalır. Gün açar, gün kapanır. Her biri yeni bir hayatın ilk sayfası gibidir. Ağaran günle başlayan yeni umutlar günün kapanmasıyla yerini karanlığa bırakır. Bir sonraki gün, yine gün ağarmasıyla aynı umutla hayat başlar. Bazen iç dünyayla dış dünya arasında kopukluk hasıl olur. O kopukluk kalıcı olduğundan kişi kendisiyle yabancılaşır. Bilinmez bir yöne doğru yelken açar. Açılan  yelken yine iç dünyasında kaybolur gider.  Sonsuzluğun perdelerini çekmeye hazırlanan herkes farklı düşüncelere bürünür.