Fatma Karahasanoğlu


ŞİDDETİN ADRESİ HER YERDE

Şiddetin adresi her yerde! Sokakta, evde, otelde, otoparkta, lokantada, parkta, arabada, uçakta, trende


                          ŞİDDETİN ADRESİ HER YERDE

 

            Şiddetin adresi her yerde! Sokakta, evde, otelde, otoparkta, lokantada, parkta, arabada, uçakta, trende. Dedik ya şiddetin adresi her yer. Nasıl bir toplum olduk! Şiddetin diğer bir adı; sosyal patlama mıdır? Neler yaşanıyor, neler oluyor? En küçük olay karşısında sinirler gerilip patlıyor. Beyinden ateşler fışkırıyor. Sanki bir masal canavarı bedene girip tüm benliği etkisi altına alıyor. O anda insan değil, canavar saldırıyor. Bu duruma nasıl gelindi? Kim ne kadar pay sahibi? Bir cana kıymak, ne demek? mazeret ne olursa olsun hiç kimsenin bir cana kıymaya hakkı yoktur. İnsanlar konuşarak hayvanlar koklaşarak anlaşır. Ne yazık ki günümüzde konuşmak imkansız hale geldi. Konuşacak yerde orman kanunlarına baş vuruluyor. Ormanın kralı aslandır. Ve kurallar aslanın kuralına göre işler.

          Bir gün, aslan kurt ve tilki avlanmak için dağa çıkarlar. Avlanırken geniş arazide daha çok av yakalamak için birbirlerine yardım etmek için aralarında sözleşirler. 

Aslanın kurt ve tilkiyle arkadaşlık yapmak zoruna gitse de, yoldaşlığını ikram ve lütuf olarak görür. İşleri rast gider. Bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de tavşan avlarlar. Avlarını kanlar içerisinde sürükleyerek ağaçlık bir su başına getirirler. İyice yorulmuşlar ve acıkmışlardır. Özellikle kurtla tilkinin, ağzının suyu akmaya başlar, paylarını bir an önce almanın hırsı içerisindedirler. Ormanlar kralınının, bu avları adaletle paylaştırmasını beklerler. 

Aslan, kurtla tilkinin açgözlülüklerini fark eder fakat sesini çıkarmaz. Yüzlerine gülerken, kendi kendine, ?Dağıtacağım paya, adaletime güvenmeyene ben ne yapacağımı bilirim? diye düşünür. Aslan, ?Ey tecrübeli ve ihtiyar kurt, avladığımız hayvanları aramızda adaletli bir şekilde paylaştır. İyi bir adalet ortaya koy, vekilim sensin.? 

Kurt,  ?kralım! Sizin büyüklüğünüze, iri ve büyük olan bu yaban öküzü yakışır. Çevikliğinize ve semizliğinize uygun düşer. Keçi, orta boyda ve irilikte, o da bana uygun düşer. En küçüğümüz tilki olduğuna göre, avımızın en küçük parçası olan tavşan da onun hakkıdır? der. 

Aslan bu paylaştırma karşısında kızıp kükrer, ?Ey kurt! Nasıl paylaştırdığını pek anlayamadım. Ey kendini bilmez kurt! Yaklaş ve karşıma geç de bir daha söyle? der. Yanına yaklaşınca bir pençe vurarak kurdu parçalar. Aslan tilkiye: ?Ey tilki! Şimdi bu avları adaletli bir şekilde sen paylaştır bakalım. ?Tilki önce aslanın önünde saygıyla eğilir, yer öper sonra, ?Bu semiz yaban öküzü, efendimizin kuşluk yemeğidir, güne bunu yiyerek başlarsınız. Şu keçi de aziz kralımıza, öğle yemeği için güzel bir yahni olur. Lütuf ve kerem sahibi kralımıızn akşam yemeğindeki çerezi de tavşan olsun? der. Aslan, ?Ey tilki, adaletin ışığını sen yaktın. Tam hakça paylaştırdın. Söyle bakalım, bu taksimi kimden öğrendin?? Tilki kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kurnazca gülerek, ?Kurdun başına gelenlerden efendim, kurdun başına gelenlerden? der. 

Aslan, ?Alçak kurdun başına gelenlerden ibret alıp hikmetle davrandığın için, bütün avları sana bağışlıyorum? diyerek tilkiyi ödüllendirir. 

Paylaştırma işi önce kendisine verilmiş olsaydı, kurdun akıbetine uğrayacak olan tilki, avların taksimini kurttan sonra yapmış olmaktan dolayı yüzlerce kere şükreder. 

                   Hayat şartları nasıl olursa olsun bir insanı öldürmeye kadar giden nedenler nelerdir? Tüm bunlar hangi ruh haleti içerisinde gerçekleştiriliyor. Düşüncelerde farklılıklar mı oluşuyor, yoksa gönüllerdeki isimler mi değişiyor? Yıllarca aynı yastığa baş koyan çiftler daha sonra ne oluyor da, birbirine düşman kesiliyor. Konuşup anlaşmak yerine neden şiddet ön plana alınıyor? Tüm bunların bir nedeni olmalı. Yukarıda yazdığım gibi sosyal patlama mı?! Uyuşturucu kullanıp sokaklarda yatanlara ne diyeceksiniz? Dehşetin en büyük felaketi mi,  yoksa hayatın cilvesi mi?