MANASTIRLAR MERKEZİ MAÇKA
Anadolu elbette ki Trakya da buna dahildir, kültür ve uygarlıklar beşiğidir.kardeşimiz Sabahattin EYÜBOĞLU der ki:"Anadolu bizim olduğu için bizim yurdumuzdur, yoksa
birilerinin elinden, zorla feth ederek aldığımız için değil.Anadolu´yu kılıç zoruyla
aldığımızı zannedenler kendilerini bu topraklar üzerinde gurbetçi görenlerdir, yarın
daha güçlü birileri gelirse Anadolu´yu terk etmeye hazırdırlar.Biz Anadolu´yuz, Anadolu bizdir. Bizler Anadolu´yla hemhal olmuşuz."
Bağımsızlık savaşımızın önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu milleti millet yaparken aynı şeyi düşünmedi mı?
Elbette ki düşündü, düşünmez olur mu, emperyalizmi savaş meydanında bozguna
uğratan elbette ki kültür ve düşünce alanında da bozguna uğratmak zorundaydı.
Tam bağımsızlığın temel koşulu da budur.
Onun için Anadolu toprağının altını üstüne getirdi, dil ve tarih araştırmalarına girişti,
İnanmayanlar Ankara Ulustaki medeniyetler Müzesi´ni gitsin görsünler , incelesinler,
öğrensinler, fakat en az iki günlerini ayırsınlar ki o büyük medeniyet katmanlarının
ayırdına varsınlar.
Varsınlar ki ulu önder Atatürk´ün temel kurucu felsefesini anlasınlar.Nedir o kurucu
felsefe?O kurucu felsefe Türkiye cumhuriyetinin hamurunun mayasıdır.O maya ki
bu ülkeyi bugüne kadar ayakta tutmuş ve halen tutmaktadır.
"TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR"
Türk milleti tarihin derinliklerinden bu yana oluşan medeniyetler bileşimidir. Anadolu
medeniyetler müzesi bu bileşimi simgeler.Her yurttaşın gidip görmesi gerekir.
İşte Atatürk farkı bu, Osmanlı sarayı ve bürokrasisi imparatorluk sınırları içinde ne
kadar tarihi, arkeolojik eser varsa hepsini talan eden yabancılara göz yummuşsa
Atatürk de onları bir araya toparlamak için bir o kadar titizlik göstermiştir.
Maçka bu medeniyetler havzasının bir parçasıdır.İlk çağlara ilişkin çok önemli
buluntular yoksa da elimizde Ortaçağ muhteşem görünüyor Manastırların pencerelerinden baktıkça.
Evet MANASTIRLAR.
Mulaga vadisini saymazsak Maçka üç derenin ve üç vadinin bileşkesi:
Galyan, Larhan. Hamsiköy.
Bu üç vadiyi de üç manastır taçlandırmış.
Galyan:Kuştul MANASTIRI
Larhan :Meryem Ana(Sümela) MANASTIRI
Hamsiköy: Vazelon MANASTIRI
Peki nedir bu manastırların işlevi. sıradan ibadethaneler midir buralar, sadece dini
amaçlı mıdır ?
Kesinlikle hayır, din (Hıristiyanlık) işin sadece bir yönü , MANASTIRLAR ortaçağda
çok yönlü eğitim kurumlarıdır, bir nevi günümüz üniversiteleri gibi.Teoloji, matematik, felsefe. Astronomi, Latince, öğretilir.
Öğrenciler öğretmenler yatılıdır.Mastırlar kuruldukları yörede vakıf araziler üzerine oturtulmuşlardır.Bu arazilerde üretim de yapılır, hayvan yetiştirilir, yetiştirilen ürünler kurumların gereksinimleri için harcanır.Kurumları ayakta tutan bir başka gelir kaynağı da yöre insanın katkısı ve desteğidir.
Ayrıca Ortaçağın egemen güçleri, derebeylerin,seyörlerin kralların desteği zaten belli.Bilindiği üzere Ortaçağda din ve toplum yönetimi hepsi iç içe geçmiş durumda.
Kısacası MANASTIRLAR ortaçağın hem dini, hem siyasal, hem de ekonomik kurumları.
Bu seçkin kurumların akıbeti ne oldu sonradan?Bilindiği gibi hepsi tarumar oldu, talan
oldu? Neden ?
Anadolu´yu parsel parsel parçalamaya çalışan emperyalist işgalci güçler öncelikle
Anadolu´da yüz yıllardır birlikte yaşayan insanları, birbirine kırdırdılar,boğazlattılar.
Bunun için de dinsel farklılıkları kullandılar, her MANASTIRI, her kiliseyi askeri üst
cephanelik haline getirdiler.Din adamlarını kullandılar.
Sonuçta da MANASTIRLAR talan edildi, içleri boşaltıldı, işlevleri kayboldu, mimari
özellikleri de ırkçı, şövenist, yonaz kafalar tarafından bilerek, isteyerek dinamitlendi, yok edildi.
Bugün bu manastırların her biri birer müze halinde yaşatılsaydı nasıl olurdu acaba?
Sormak lazım.
MÜBADELE MESELESİ
Mübadelenin anlamı karşılıklı yer değiştirmektir.1926´dan sonra Anadolu´da
Lozan antlaşması gereği Anadolu´da yaşayan birçok Rum Yunanistan´a göç ettirilmiş,
Yunanistan´da yaşayan birçok Müslüman Türk de Türkiye´ye getirilmiştir.
Elbette ki bu halklar açısından trajik bir durumdur,sosyolojik olarak da bir uygarlık
akışının kesintiye uğraması demektir.
Ancak uygarlıklar arasındaki uyumu zehirleyen, halklar arasına kama sokmuşsa ,
ortada bir kan davası oluşmuşsa , onları bir arada tutacak bağlar tahrip edilmişse
başka ne yapabilirsiniz?
Bu acı olaylar yaşanmasaydı, bu kültür zenginliği bugün devam etseydi acaba nasıl
bir Maçka hayal edebilirdiniz?
Bana göre dünyanın sayılı kültür merkezlerinden birisi.Neyse, biz şu Maçka ezgisine
bakalım:
Hey gidi Meryemana içmem suyundan içmem,
Bir dahaki seneye yolcu da gelip geçmem
Kim söylüyor bu ezgiyi ve neden söylüyor acaba?Düşünmeye değmez mı?
Bu haftalık bu kadar, önümüzdeki hafta "DOĞA ÖCÜNÜ ALIR, BIRAKMAZ".
söyleşisinde buluşmak dileğiyle. mutlu günler.