Fatma Karahasanoğlu


KAR- TİYATRO- GÖÇMEN

Her mevsimin kendine göre güzel yanı vardır. Kış demek; tiyatro, sinema demek. uzun kış geceleri sinema ve tiyatroyla bir başka güzellikte olur.


                                   KAR- TİYATRO- GÖÇMEN

                               Her mevsimin kendine göre güzel yanı vardır.  Kış demek; tiyatro, sinema demek.  uzun kış geceleri sinema ve tiyatroyla bir başka güzellikte  olur.  Tiyatronun tadını alanlar bunu çok iyi bilir. Kar ve yağmur tiyatro tutkusundan vazgeçiremez. Ne kadar yağarsa yağsın, mutlaka o tiyatroya gidilip oyun seyredilecektir.

Trabzon´un yağmuru meşhurdur. Yağdı  mı durmak nedir bilmez. Kar fazla yağmasa da, yağdığı zaman hayatı durma noktasına getirir.

                         İki binli yıllardı. Trabzon geceleri bir başka olurdu. Hele de, mevsimlerden kış olunca, tadı bambaşka olurdu. Tiyatro geceleri başlardı. Ekim de perde açan Devlet Tiyatrosu, oyunlarını peşi sıra izleyicilerle buluşturmanın heyecanını yaşardı.

Tiyatroya gitmek için hazırlandım evden çıkacağım sırada müthiş bir yağmur başladı. Yağmurun beni durdurmasına asla izin vermeyecektim.  Biletimi aldım ve evden çıktım. Erdoğdu´nun eğimi yağmur sularını bir nebze de olsa akıttı. Taksi durağına çıktığımda fazla beklemedim. Sırada ki taksiye binip Atapark´ta ki tiyatro salonunun önünde indim. Yağmur, şiddetini artırdıkça artırıyordu. Tiyatronun ışıkları yağmuru çoktan unutturmuştu. Gizemli havası her yana yayılmıştı. Koltuğumda otururken, nasıl eve gideceğimi düşünüyordum. Ancak oyun başlayınca, hepsini unuttum. Oyun bittikten sonra dışarı çıktığımda manzara aynıydı. Bu sefer yol kenarlarında küçük ırmaklar oluşmuştu. Durağa gitmek için suyun içine girmekten başka çarem yoktu. Sulara bata çıka kendimi bir taksiye attım. Her yanımdan su damlıyordu. Eve geldiğimde sıcaklık yüzümü okşadı. Islak giysiler çıkartıp, kuru giysiler giyince ne denli rahatlık verdiğini tahmin edersiniz.

                        Bugüne baktığımda o yıllarda her şey daha farklıydı. En azından göçmenler bu kadar yoğun değildi.  Farklı ülkelerden gelen göçmenler Trabzon´un farklı semtlerinde yaşamaya başladı. Kendi kültürlerini yaşatmak için yoğun çaba sarf ettikleri ortada. Göçmenlerin farklı ülkelerden olması ve kendi kültürlerini yaymak istemesinin yanında Trabzon´un nasıl kültür erozyonuna uğradığı aşikardır.

Göçmenler açısından bakıldığında, nasıl bir ortamla karşılaşıldığı gözler önündedir. Fakat Trabzon açısından bakıldığında da, yaşananlar gözler önündedir.  Farklı ülkelerden önce sığınmacı olarak gelen bu insanlar daha sonra mal mülk sahibi olmaktadır.

Tüm bunlar yaşanırken, bir çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Akan trafikte araçların arasından geçip, aracın camlarını silmek isteyen çocukların görüntüsü içler acısı. Canını hiçe sayan bu çocukların, geçmişle gelecek bağlantısı ne şekilde olacak? Onlar vatanlarından can korkusuyla kaçıp buralara gelen vatansız çocuklar. Bir gün gerçeği anladıklarında çok şey değişmiş olacak. Onlar bugün göçmen ailenin çocukları, yarın kendi hayatlarını kuran mülteciler sınıfına girecek. 

                                 Trabzon, o eski kış gecelerindeki gizemliliğini ne yazık ki kaybetti. Kış demek, tiyatro sinema demekti. Bugün o kültürün yerini alış veriş merkezleriyle birlikte farklı ülkelerden gelen göçmenlerin kültürü aldı.