Fatma Karahasanoğlu


İBRETLİK HAYATLAR

Hayat, ibretliklerle dolu. İbretlikleri bilmek kadar hayatımıza uygulamakta büyük önem taşır. İman gücünün karşısında hiçbir şeyin direnemeyeceğini de Ak Gelin efsanesinde görmekteyiz.


                                        İBRETLİK HAYATLAR

 

               Hayat, ibretliklerle dolu. İbretlikleri bilmek kadar hayatımıza uygulamakta büyük önem taşır. İman gücünün karşısında hiçbir şeyin direnemeyeceğini de Ak Gelin efsanesinde görmekteyiz.

?Develi´den bir Türkmen obası Erciyes´in güney eteklerinde bir yaylaya çıkar. Bu obada ahlâkî ve fiziki güzelliğinden dolayı ?Ak Gelin? adı verilen bir gelin vardır. Kocası ve iki çocuğu ile birlikte çok mutlu bir şekilde yaşayan Ak Gelin´in kocası savaşa gitmek zorunda kalır. Develi çevresinde yaşayan bir eşkıya, güzelliği ile ünlü bu kadına göz koymuştur. Sahipsizliğini de öğrenince, bir gece obayı basarak Ak Gelin´i kaçırmak ister. Bunun üzerine gece
karanlığında ve savaşın ortasında iki çocuğunu ve gelin sandığını yanına alarak kaçmaya başlayan Ak Gelin, Erciyes Dağı´na çıkar. Uçurumun kenarına gelir ve ?Allah´ım beni ve çocuklarımı ya taş et ya da kuş!? der. Bunun üzerine duası kabul olur ve taş kesilir.
Güneş doğunca tüm oba sakinleri ve eşkıya; Ak Gelin´i, iki çocuğu ve çeyiz sandığıyla beraber Erciyes Dağı´nda taş kesildiğini görüp hayretler içinde  kalırlar. Günler sonra obaya dönen kocası olayı annesinden öğrenir. Koşarak ailesinin taş kesildiği yere gider ve onları orada öylece görür. Derken,uzaklardan bir ses duyar. ?Yiğidim namusumu bir eşkıyaya çiğnetmedim, o eşkıyadan ahdımı koma.? Bu ses Ak Gelin´in sesidir. Bunun üzerine delikanlı,
taş kesilen ailesine bakarak ?Alırım ahdını koymam Ak Gelin!? diye haykırır.
Kocanın eşkıyadan intikamını alıp almadığı belli değildir.?

              Hayattaki ibretlik olaylar bitmez. Bunlardan bir başkası da Osmanlı döneminde yaşanmış bir efsanedir.         

            ?Kabe´ye yakın bir yerde Osmanlı karakolu vardır. Komutan askerin birine emreder; ?git erat için kasaptan şu kadar et satın al gel.? Der. Asker gider. Eti satın alır. Dönüşünde bakar ki Kabe de Tavaf tenhadır. Kendi kendine. ?Kâbe´nin tenha olduğu şu sırada bir tavaf yapayım da öyle gideyim.? Der. Bir tavaf yapar sonra karakola gider. Aldığı eti aşçı başına verir.

Aşçı başı eti yapmak üzere doğrar. Kazana koyar. Ateşi yakar. Ne var ki et pişmek bilmez. Pişmediği gibi çiğ görünüşünden en küçük bir değişiklik olmaz. Aşçı başı ateşi ne kadar korlasa da, ette en küçük bir pişme emaresi yoktur. Durumu komutana haber verir. Komutan da, eti alan eri çağırır. Ere, emir verdikten sonra ne yaptığını sorar. Er, anlatır. ?komutanım! Eti alıp dönüşte baktım ki, Kabe´de tavaf tenhadır. Bir tavaf yapayım de öyle gideyim dedim. Kucağımda etle beraber tavaf eyledim. Bitince de tavaf namazını kıldım ve geldim. Başka bir şey yapmadım.?

Komutan hayret ve heyecanla etrafındakilere gözyaşları içinde şöyle seslenir; ?bakınız Allahu Teala Kabe´yi Tavaf eden cansız eti bile ateşte yakmıyor. Ya Onu tavaf eden insanı hiç yakar mı??