Sefer BOSTAN


GIYBET

Yüce Allah, var ettikleri içinde insanı, en mükemmel olarak yaratmış, ona güzel bir fiziki yapı vermiş, hayatını devam ettirebilmesi için iyiyi kötüden ayırma kabiliyeti olan akıl vermiş, kalbindeki duyguları ve aklında kurguladıkları şeyleri ifade etmesi


                                      GIYBET

 

Yüce Allah, var ettikleri içinde insanı, en mükemmel olarak yaratmış, ona güzel bir fiziki yapı vermiş, hayatını devam ettirebilmesi için iyiyi kötüden ayırma kabiliyeti olan akıl vermiş, kalbindeki duyguları ve aklında kurguladıkları şeyleri ifade etmesi içinde ilahi bir lütuf olan dil vermiştir. Rabbimiz insanların her husus da iyilikler ve güzellikler içerisinde olmalarını arzu ederken, kendilerine yakışmayacak çirkinliklerinde her çeşidinden uzak durmalarını öğütlemektedir. İnsanoğlunun dilinden çıkan ve kendisine dünya ve ahiret sıkıntısı getiren zararlardan biride gıybettir.

                Sözlükte "uzaklaşmak, gözden kaybolmak, gizli kalmak" gibi anlamlara gelen "gayb" kökünden türeyen gıybet, dinî bir kavram olarak, bir kimseden, gıyabında hoşlanmadığı sözlerle bahsetmek demektir.(Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları, ?Gıybet? maddesi)

 Kur´an-ı Kerimde Yüce Rabbimiz gıybeti yasaklamış ve gıybet edenlerin kardeşinin etini yediği benzetmesi yapılarak insanların bu yanlış davranıştan uzaklaştırmak istemektedir. Nitekim Hucurat Süresinde şöyle buyrulmaktadır. ?Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah´a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.( Hucurat, 49/12)

                Sevgili Peygamberimizde bir hadislerinde gıybeti şöyle tarif etmektedir. "Gıybet nedir, bilir misiniz?" Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber: "Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır" buyurdu. Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?" diye soruldu. "Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin;  yoksa o zaman  ona iftira ettin demektir," buyurdu.( Müslim, Birr 70)

                İnsan bazen söylediği sözlerin kimse tarafından duyulmayacağı zannına kapılır. Oysaki insanlar tarafından bilinmese bile, insanı yaratan ve dünyada yaptıklarını hesaba çekecek olan Allah-u Teâlâ yarattıklarının neler yaptığını bilmekte ve her insana yapmış olduklarını, konuşmuş olduklarını yazıcı birer melek görevlendirmiştir. Kur´an-ı Kerim bu hususa şöyle işaret etmektedir."İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." ( Kaf, 50/18)

İmam Gazali Gıybet hakkında şu önemli bilgileri bizlere aktarmaktadır. Gıybet duyduğu zaman insanın hoşuna gitmeyen, gıyabında yapılan konuşmadır. Söylemiş olduğun şey, ister bedeninde, ister nesebinde, ister ahlâkında, ister fiilinde, ister zihninde, ister bünyesinde olsun hiçbir fark yoktur. Hatta elbisesinde, evinde ve bineğinde bile hoşuna gitmeyen bir eksikliği belirtsen yine gıybet olur. Dil ile söylemek, ancak başkasına Müslüman kardeşinin bir eksikliğini anlattığın ve hoşuna gitmeyen bir vasfını belirttiğin için haram olmuştur. Bu bakımdan ta´rizen ( bir sözün görünürdeki anlamının tam tersi amaçlanarak kullanılmasıyla gerçekleştirilen mecazlı anlatımdır.) kendisinden bahsetmek, açıkça kendisinden bahsetmek gibidir. Bu hususta fiil de söz gibidir. İşaret, îma, dudak bükme, göz kırpma, yazı, hareket ve maksadı belirten her türlü söz, açıkça söylemek gibidir. O halde bunların tümü gıybet ve haramdır. Başkasının durumunu hikâye etmek suretiyle taklidini yapmak da gıybettir. Aksayarak yürümek veya kişinin yürüdüğü gibi yürümek gıybettir. Yazı ile gıybet de böyledir. Çünkü kalem de bir dildir. Bir kitabın yazarı, belli bir şahıstan bahseden kitabında onun konuşmasını çirkin gösterirse gıybet olur.

 Yukarıda gıybet ile ilgili yapmış olduğumuz izahatlar ışığında gıybetin zararlarını şöyle ifade edebiliriz.

                Gıybet toplumun huzur ve güvenini zedeleyen bir unsurdur. Toplumda fertlerin birbirlerinin arkalarından konuşmaları sebebiyle kişiler arasında güven ortadan kalkar. Birbirine güvenmeyen fertlerin meydana getirdiği toplumda da asla huzur ve güven olmaz, Bir insanı arkasından çekiştirdiğimiz zaman, kendisi yanımızda olmadığından dolayı kendisini savunamaz. Nasıl ki bir ölü kendini savunamazsa yanımızda olmayan bir insanda kendini öyle savunamaz. Bu sebeple ayet-i kerimede ?sizden biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemek ister mi? ifadesiyle bu husus hatırlatılmaktadır. İşte gıybet de bir ölünün etlerini parçalayıp yemek gibi çok çirkin bir davranıştır. Gıybet kişiye dünya ve ahiret sorumluluğu getirmektedir. Dünyada arkasından gıybet ettiğimiz kişiden helallik almakla mükellefiz. Eğer helallik alınmazsa kul hakkına girileceğinden dolayı, ahirette Sevgili Peygamberimizin bizlere bildirmiş olduğu ?Müflis? edenlerden olunacaktır. Ahirette kul hakkının karşılığı ya kazanılan sevabın ödenmesi ya da eğer sevap yoksa hakkını yediğimiz insanın günahlarını almamızla olur ki, gıybetin sonucunda kul hakkı, kul hakkının sonucunda ise dünya ve ahiret sıkıntısı vardır. Kur´an-ı Kerim´de her konuşulan şey kayıt altına alındığı ve kayıt altına alınan şeylerden hesaba, sorguya çekileceğimiz bizlere bildirilmektedir. Ahirette sıkıntı çekmemek için dünyada dilimize sahip çıkmalıyız. Dünyada kendisine sahip çıkılmayan bir dilin sıkıntısı ise ahirette çok büyük olacaktır. Kişinin gıybet etmemesi dilini koruması Allah´a ve ahiret gününe imanının tam ve kamil ifadesidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu hususa şöyle dikkat çekmektedir. "Allah´a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun."( Buhârî, Edeb 31)      Müslüman´ın en önemli özelliği ise, en üstün vasfı ise dilinden emin olunmasıdır. Gıybet edildiği zaman kişilerin birbirine olan güveni ortadan kalkmaktadır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde kendisine hangi Müslüman en üstündür sorusuna "Dilinden ve elinden Müslümanların emniyette olduğu kimse" cevabını vermiştir.( Buhârî, Îmân 4)  Gıybet eden kişi söylediği söze pek dikkat etmeden  söz söylemektedir. Önemsenmeyen bir söz ise, kişiye birçok sıkıntılar getirebilir. Bir hadislerinde Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmaktadır. "Kul, Allah´ın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allah´ın rızasını kazanacağı hiç aklına  gelmez. Hâlbuki Allah, o  söz sebebiyle, kendisine kavuştuğu kıyamet gününe kadar o kimseden hoşnut olur. Yine bir kul da Allah´ın gazabını gerektiren bir söz söyler fakat o sözün kendisini Allah´ın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah, o kimseye o kötü söz sebebiyle kendisine kavuşacağı kıyamet gününe kadar gazap eder."( Riyazü´s-Salihin, Hadis No:1519)Dil kalbin ve aklın aynasıdır. Kişinin maddi ve manevi hayatının tesirlerinin ortaya çıkmasıdır. Bu sebeple dile hâkim olmak kalbe ve akla hâkim olmak demektir. Bir başka ifadeyle kalp ve akıl ne kadar düzgünse dilde o kadar düzgün olur. Peygamber Efendimiz bu hususu çok güzel bir örnekle zihinlerimize sunmaktadır.  "İnsan sabahlayınca, bütün organları dil´e başvurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allah´dan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz."( Tirmizi, Zühd, 61)  Gıybet, hüküm olarak haramdır. Bu sebeple gıybet yapmamızın karşılığında kul hakkını yememizin karşılığı olan günahın yanında birde haram bir fiili işleme günahını kazanmış olacağız.  

       Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz ki, kendimiz için istemediğimiz bir şeyi başkası için yapmamız hiç hoş bir davranış şekli değildir. Çünkü bir insanı arkasından, onun bulunmadığı yerde, kendisinde  olan fakat duyduğu zaman  asla hoşlanmayacağı bir şeyle anmak ve çekiştirmek çok çirkin bir davranıştır. Böyle bir davranış şeklinin bize yapılmasını asla arzu etmeyiz. Bu sebeple bizlerde gıybet denilen bu hastalıktan kurtarmalı, yapmış olduğumuz gıybetler için Yaratanımızdan tövbe dilemeli ve hak yemişsek ödeşme yeri olan ahirete bırakmadan bu dünyada helallik almalıyız.

Yüce Rabbim bizleri dilimize sahip çıkanlardan, gıybet etmeyenlerden eylesin. Yapmış olduğumuz hataları dergâh-ı izzetinde af eylesin.