Fatma Karahasanoğlu


EDEBİYAT BAHÇESİNDE TARİHİ ŞAHSİYETLER

Türklere Anadolu´nun kapıları 1071 yılında Malazgirt´ten kapanmamak üzere açılmıştır. O günden bugüne batının hep gözü Anadolu´da kalmıştır.


                                       EDEBİYAT BAHÇESİNDE TARİHİ ŞAHSİYETLER                     

 

                         Türklere  Anadolu´nun kapıları 1071 yılında Malazgirt´ten kapanmamak üzere açılmıştır. O günden bugüne  batının hep gözü Anadolu´da kalmıştır.

                       Tarihi şahsiyetler her daim  gündeme gelmiştir. Geçmişten günümüze kadar olan tüm tarihi olaylar, roman, tiyatro eserleri olarak karşımıza çıkmıştır.

Edebiyatçıların bir çoğu tarihi şahsiyetleri eserlerinde kullanmıştır.  Azerbaycan dramaturglarından Hüseyin Cavid, tarihi şahsiyetlere o kadar önem vermiştir ki, hemen hemen tüm eserlerinde  tarihi şahsiyetleri kaleme almıştır. Bunlardan ?Topal Teymur? adlı tiyatro eserinde tarihi olayları doğrudan vererek, tiyatro sahnesinde tekrar yaşanmasına vesile olmuştur. İki Türk hükümdarının savaşını konu alan eserde tarihi şahsiyetler edebi dil ve şiirsel anlatımla kaleme alınarak, hem okuyucuyu hem de izleyiciyi o yıllara götürmeyi başarmasının yanında tarihi, gerçeklerin edebiyatla ne kadar örtüşünün  altını kalın çizgilerle bir kez daha çizmiştir.

Tüm bunlar sadece tarihçi gözüyle değil, edebiyatçı gözüyle de, bakıldığının bir örneğidir. Tarihte yaşananlar arasında köprü kurmak isteyen bir çok fikir adamı, dönemin yazarlarına ve  edebi eserlerine baş vurarak kendine rota çizer.

Yine Hüseyin Cavid´in bir başka eseri, tarihi şahsiyetleri konu alan Ömer Heyyam eserini görürüz.  1071 yılında Malazgirt´ten Türklere Anadolu´nun kapısını açan Selçuklu Sultanı Alparslan´ın biricik oğlu Melikşah,Vezir Nizami Mülk, Ömer Heyyam ve Hasan Sabbah. Tarihi şahsiyetler ?Ömer Heyyam´ adlı tiyatro eserinde günümüze ışık tutar. Biz bu tarihi karakterleri ne kadar tarih kitaplarının sayfalarında okuduysak, o kadar da, edebi roman ve tiyatro eserlerinde de, tanırız.

Dramaturg Hüseyin Cavid, bu eserinde yaşanan tarihi olayları yine şiirsel ve tarihi saptırmadan verir. Üç genç medrese arkadaşıdır. Aralarında birbirlerine söz verirler. Kim daha ,iyi yere gelirse diğer arkadaşlarını unutmayıp, yanına alacaktır. Bu gençlerden Nizami Mülk, Selçuklu devletinin sultanı Alparslan´ın vezirliğinden sonra sultan Melikşah´ın veziri olur. Sultan Melikşah, vezir Nizami Mülk´e büyük güven duyar. Nizami Mülk, medresede, söz verdiği arkadaşları Ömer Heyyam, ve Hasan Sabbah´ı yanına saraya alır. Ömer Heyyam, astronomiye meraklı olduğundan kendisine rasathane açılmasını ister. Hasan Sabbah ise kendisine çok yetki verilmesini talep eder. Vezir Nizami Mülk iki arkadaşının da isteğini yerine getirir. Tarihin akışıyla tiyatro eserinin akışı aynı çizgide gider. Bu  şahsiyetler, bir kez de, tiyatro eserinde karşımıza çıkar. Her biri dönemin kendilerine sunduğu hayatı yaşar. Sultan Melikşah, babası sultan Alparslan gibi başarılı bir sultandı. Birçok yerde tarihin akışını değiştirmiştir. Yirmi yıllık saltanatı boyunca yenilgi yüzü görmemiş, ender sultanlardan biriydi.

Dramaturg Hüseyin Cavid, ?Ömer Heyyam´ adlı eserinde gerçekleri saptırmadan şiirsel olarak okuyucuyla buluşturması  kaleminin  ne denli güçlü olduğunu göstermektedir. Hasan Sabbah, Nizamülmük´ü öldürdükten sonra Sultan Melikşah´ın da zehirlenerek ölümüne sebebiyet vermesi yine ?Ömer Heyyam´ adlı eserde konu edilmiştir.

Tarihi şahsiyetler, edebi dilde de, kendilerine hayat bulur. Edebiyatın bahçesinde hangi ürün olursa olsun tarihi şahsiyetleri kavrar. Onlarla bir bütünlük sağlar. Tarihte yaşanan olaylar günümüze edebi dille anlatıldığında, daha kolay algılanmaktadır. Özellikle roman, tiyatro da, bunu sıkça görürüz. Hangi dönem olursa olsun, tarihi şahsiyetler sadece yaşadıkları dönemde değil, günümüzde bile merak konusudur.                                

Dramaturg Hüseyin Cavid´in bir başka tiyatro eseri de, ?Şeyh Sen´an´ dır. Cavid, bu eseri de şiirsel bir tarzda kaleme almıştır. Şeyh Sen´an bilindiği üzere genç bir şeyhtir. Rüyasında Gürcü kızı Humar´ı görür ve aşık olur. Onu bulmak için yollara düşer. Nihayetinde Tiflis´te bulur. Humar, bir rahibedir. Şeyh Sen´an bir şeyhtir. Olaylar, peşi sıra anlatılırken, Şeyh Sen´an´ın ruhani bir halde Humar´a gönül vermesi ardından Humar´ın bir kayadan düşüp ölmesi Şeyh Sen´an da, derin izler bırakır.

 Bu eserde de, tarihte yaşanan olayların günümüzde de, hayat bulması yine edebiyatçıların engin görüşünde saklıdır.

                Hayatlar ve olaylar, edebiyatçının romanında, tiyatro eserinde kendine her zaman yer bulur. Bazı yazarlar, döneminde yazılmaması gereken olayları canı pahasına da olsa, kaleme almaktan çekinmez. Öyle cümleler ve tarihi şahsiyetler  kullanır ki, dönemin devlet başkanlarını oldukça rahatsız eder.

Yine Hüseyin Cavid´in ?Peygamber´ adlı tiyatro eserinde bunu görürüz. Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ve oğlu Melikşah, İslam Birliğine nasıl önem vermişse de, Hüseyin Cavid´de İslam´a o denli bağlı olup önem vermiştir. ?Peygamber´ adlı tiyatro eserinde kainatın Efendisi Hz. Muhammed´in, Cebrail Aleyhisselam´la arasında geçen diyalogları ustaca ve şiirsel olarak okuyucuya aktaran Cavid,  İslamiyet´in ilk yıllarını da, tiyatro eseriyle bir kez daha yaşatır.                             Tarihi şahsiyetlerin günümüzde ne denli önemli olduğu bir kez daha gözler önündedir. İnsanoğlunun yaradılışından beri hayatın akışında inişli çıkışlar, vardır. Bu iniş çıkışlar kişilerin ruh haline göre değişim gösterse de, çoğu zaman ruh ve bedende bütünleşir.

Habil ve Kabil kardeşler, dünyada ki mücadelenin nasıl ve nerede olacağını aktarırken, insanoğlunun yaşadığı olaylar karşısında verecek olduğu tepkileri de, ayrıntılı  şekilde gösterir.

                Her edebiyatçı kendi üslubuyla tarihi şahsiyetleri kaleme alırken, en ince ayrıntısına kadar olayları özümler. Bunu yaparken de, yaşadığı dönemi unutup, hangi dönemin olayını yazıyorsa, kendini o dönemin zaman akışına bırakır.

Hüseyin Cavid kaleme aldığı ?Seyavuş´  adlı tiyatro eseri de, tarihi bir şahsiyettir. Cavid, bu eserlerini günümüze bırakmak için zor ve çetin bir mücadele vermiştir. Eserlerindeki tarihi şahsiyetlerin varlığından rahatsızlık duyan yaşadığı dönemin yöneticileri Cavid´e yaşam hakkı tanımadılar. Evine yapılan gece baskınında tüm eserleri yok edilirken, eşi tarafından yukarıda sözünü ettiğim eserleri kurtarılmış. Çok acı bir gerçek ki, Cavid,  1937 yılında SSCB tarafından sürgüne gönderilmiş ve 1941 yılında sürgündeyken hayatını kaybetmiştir.

                    Şunu anlıyoruz ki, tarihin akışında yaşayanların, edebi hayata aktarılmış olmalarının önemini bir kez daha anlıyoruz. Gerçekçi romanlarda kaleme alınırken, rejim, düzen olduğu gibi verildiğinde, eseri kaleme alan yazar mutlak suretle yargılanır. Çünkü, yazar, kaleme aldığı konular ve olaylar rejimin hoşuna gitmez. Bir şekilde susturulma yoluna gidilir. Vatan şairi Namık Kemal, ?Vatan yahut Silistre´ adlı tiyatrosunda kaleme alınan konu  padişahın hoşuna gidecek tarz olmadığından Namık Kemal yıllarını sürgün hayatına geçirir. Bir fikir adamı düşüncelerini doğrudan aktardığında mutlaka ardında yargı süreci başlar.  Sermet Çağan´ın ?Ayak Bacak Fabrikasında´ anlatmak istediğini doğrudan verilmiştir. Gerçekçiliğin yanında günün şartlarında derebeylerin halkı nasıl zehirlediğini görmekteyiz. Derebeyleri, kendi kurallarına göre yönetim seçerken, halkta yedikleri buğdaydan sakatlanan vücutlarını sürüklemeye çalışır.

Burada tarihi şahsiyet ortada yoktur. Ancak gerçekçilik ön planda tutulur.

                   Edebiyatın gizemli bahçesinde dolaşırken, insanı insan yapan her olguya yer verilir. Edebiyattan uzaklaşan toplumların  tarih önünde durumlarını gözlemledik. Yaşamın her karesinde sanat olmalı. Mustafa Kemal Atatürk´ün dediği gibi; ?sanatsız kalan bir toplumun, can damarlarından biri kopmuş demektir.´