DUYGU KARAHASANOĞLU


DÜNDEN BUGÜNE

Tarihte yaşanan olaylar, günümüze kadar gelmesinde dönemin yazarlarının ve tarihçilerin büyük payı vardır.


    

      1.bölüm                                 

                                    DÜNDEN BUGÜNE                             

                            Tarihte yaşanan olaylar, günümüze kadar gelmesinde dönemin yazarlarının ve tarihçilerin büyük payı vardır. Selçuklu Hakanı Alparslan 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt´te İmparator Romanos Diogenes´le  savaşarak zafer kazanmıştır. Ve imparatoru yenerek, esir alan Alparslan daha sonra imparatoru serbest bırakmıştır.

Günümüze kadar aktarılan bu olayların arkasında, bir çok entrikalar mevcuttur. Yapılan antlaşmalara çoğu zaman riayet edilmediği de, bir gerçektir. Gerek tarihçiler gerek edebiyatçılar olayları kendi anladıklarıyla kaleme almışlardır.  

                           Savaş ve barış! İki ayrı kavram. Biri  şiddeti, yıkımı, ölümü anlatırken, diğeri huzuru, güveni anlatır.  Dünya kurulduğundan itibaren, savaşlar süregelmiştir. Yüzyıllar süren savaşların, insanlık adına sadece utanç yüzü mevcuttur.

Selçuklu Sultanı Alparslan, Türklere 1071 yılında Anadolu´nun kapılarını açarken, geniş coğrafya üzerinde hüküm sürmek için seferden sefere giderek, toprak alması bir sultan için inanılmaz özgüvendir.

Anadolu´nun eşsiz güzelliği verimli toprakları her zaman imparatorlukları karşı karşıya getirmiştir. Sultan Alparslan´ın, kale komutanı tarafından öldürülmesi tarihe bambaşka bir dönüm noktasına getirmiştir.

Tarihin tozlu sayfalarında kalan olaylar, edebiyatçıların kalemiyle bir kez daha temizlenir. Tarihte yaşanan olaylar, yazar kaleminin en süslü sözcükleriyle anlatılırken , okuyucu bambaşka bir aleme sürüklenmesini sağlar.

                          ?Sultan Alparslan´ın 1072 yılında ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Sultan Melikşah on yedi yaşındadır. Din alimlerinden öğrenim gören, dönemin savaşçılarından kılıç kuşanmasını öğrenen Melikşah, hem iyi bir asker, hem de dinine son derece bağlı bir sultan olur. Babasının bıraktığı yerden devam eder.  Zaferden zafere koşar. Yirmi yıllık saltanatı döneminde hiç yenilmez. Bu yüzden kendisine ?ebu´l Feth´ unvanı verilir.Babasının  veziri Nizamülmülk´le iyi işler yapar. Melikşah, Antalya´ya kadar uzanan zaferlerinin birinde Allah´a dua ederek, avucuna aldığı kumlardan babasının mezarına götürür. ?babacığım sana müjdeyle geldim. Çocuk yaşta bıraktığın oğlun, Allah´ın izniyle dünyayı baştan sona feth etmiştir. Şükürler olsun.? Büyük Selçuklu Devletinin sınırlarını  Kafkaslardan Yemen´e, Aden´e kadar genişletir.

1092 yılında vezir Nizamülmülk Hasan Sabbah´ın kurduğu Haşhaşı tarikat üyelerinden biri tarafından  hançerlenerek öldürülür. Aynı yıl Melikşah´da otuz yedi yaşında zehirlenerek öldürülür.?

Yukarıda kısa fakat özünden kopmamış olan bir öykü aktarıldı. Konu bakımından uzun sayfalar dolusu yazılması gereken, olaylar zincirinden sadece birkaç satırda ifade edilmiştir. Tarih sahnesinde kimler görev yapmışsa, edebiyatçının kaleminden o ölçüde hayat bulur. Hiçbir yazar tarih sahn esinde görev yapanların konumlarını saptırmaz. Olayları olduğu gibi vermeye çalışır. Fikirler, öldürücü olsa da, inandığı yoldan vazgeçmeyen bir çok yazar, akıbetlerini bile bile olayların üzerlerine gitmekten geri durmaz ve geri durmamıştır. Kalemin kılıçtan tesirli olduğu yıllarda bir çok edebiyatçının verdiği mücadele ortadadır.

Fikir saptırılmadan korkmadan ifade edilirse, fikirdir. Aksi taktirde birine yamanma, birine şirin görünme, birinden menfaat sağlamadır.  Hür düşüncenin insana, insan olma değeri kazandırırken, esir düşünce de, insana köle olma ve bir insana kulluk yapmayı öğretir. Oysa, Kuran- Kerim´de yazıldığı gibi kulluk sadece Allah´a yapılır. 

Devamı haftaya