ATATÜRK VE AZİZ NESİN
Atatürk 1919´da Samsun´a çıktığı sırada yanında çok az insan vardı.
Bitmiş , tükenmiş bir ülke; umutsuzluk, karamsarlık en üst aşamada.
Dönemin en okumuş aydınları bile kurtuluşu bir yabancı ülkenin korumasına
girmekte görüyorlar.Bazı okumuş yazmışlarsa ona bile gerek görmeden Anadolu´ya
saldıran işgalcilerle işbirliği halinde yaşamanın pek âlâ devam edebileceğini
düşünüyorlardı.
Kimileri ise Mustafa Kemal ve arkadaşlarını çılgınlıkla , maceracılıkla itham ediyor,
onları düş peşinde koşan insanlar olarak görüyordu.
Bu söylediklerime dönemin asker sivil bütün okumuşları dahildir.
Tüm bunlar kurtuluş ve kuruluş tarihimizin gerçekleri.Öğrenmek isteyenler için bol
kaynak var, başta NUTUK olmak üzere, Yakup Kadriyi, Halid´e Edip Adivari, Hasan
İzzettin Dinamo´nun KUTSAL İSYAN´ni ve Kaynak Yayınlarından yayınlanmış
Atatürk´ün Bütün Eserlerini ve yerli yabancı yazarın nice yapıtlarını okumak
yeterlidir.
Ancak ne yazık ki bizler okullarımızda Atatürk´ü biçimsel yönden çocuklarımıza
tanıtmaktan ileri geçemedik.Bu yüzden bugün bu ülkenin yurttaşları Atatürk´ü
yeniden keşfetmekle karşı karşıya.Belki de bayramların bu kadar coşkulu oluşu ,
Anıt Kabire her yıl milyonlarca insanın akın akın ziyareti bu yüzden.
Olsun, geç kalınmış olmakla birlikte tarihin acelesi yoktur, ne zaman başlarsanız
zaman o zamandır.
Peki neydi Bandırma Vapurundakileri harekete geçiren, Samsun´a taşıyan, oradan
Amasya´ya , Erzurum´a, Sivas´a , Ankara´ya...Oradan da İzmir´e kutlu sona .
İnanç. Kararlılık ve Türk milletine olan güven.Olağanüstü önderlik yeteneği.
Bu niteliklerin içinde bence en önemlisi millete olan güvendir.Kurtuluşa inanmış
o kadro biliyordu ki doğada hiçbir canlı yokluğa teslim olmaz , insanlar
milletler de öyledir.Kendi soyunu sürdürmek için varını yoğunu ortaya koyar, ne yapar
yapar varlığını sürdürür.
Ayrıca Anadolu´da yeşeren Türk uygarlığı birilerinin zannettiği gibi çadırlarda gelişmiş
kabile uygarlığı değil, Anadolu´nun binlerce yıllık tarihinden sızılıp gelen dünyanın en gelişmiş uygarlıklarından biridir.Arkasında güçlü bir örgütlenme(devlet),
güçlü bir imparatorluklar geleneği var.
Atatürk´ün şu sözlerine baka mısınız?
"Türk, öğün, çalış, güven"
"Ne mutlu Türküm diyene"
"Bizim milletimize en çok yakışan yönetim şekli Cumhuriyettir"
"Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
"Bağımsızlık benim karakterimdir."
Bu sözler bu büyük uygarlığa güvenin ürünüdür.
Biz bunları genç İğimizde şovenist bir anlayışın ürünü olarak değerlendiriyorduk çünkü tarih bilincimiz yoktu, bize böyle bir bilinç ne yazık ki kazandırılmamıştı. Bizim gibi emperyalizmin eğitim (öğütüm) tezgâhından geçen hiç kimseye böyle bir bilinç aşılanmamıştı.Dolayısıyla biz de çocuklarımıza bu bilinci kazandıramadık.
Bugün gençlerimize kızıyoruz, okumuyorlar, bilgisayarın başından kalkmıyorlar,
tarih birikimleri yok, toplum sorunlarıyla ilgisizler.
Bırakın gençleri birçok okur yazarımız bile halka yukardan bakıyor, halkı hor görüyor,
aşağılıyor, suçu. günahı onun üzerine atıyor.
Eğer halk cahilse(!), eğitimsizse , aydınlatılmamışsa suç kimin?
Senin değil mı?Sevgili okur yazarlar. sizin değil mı, bizim değil mı?
Bu arada büyük yazarımız Aziz Nesin´e de seslenmek isterim:
Bu milletin yüzde altmışı aptalsa okur yazarları necidir?
Siz ki büyük badireler atlatmış dünyaca bilinen bir aydın mısınız.
Merak ediyorum.