Fatma Karahasanoğlu


ANILARA DEVAM

1924 yılının ilkbaharıydı.


                                   ANILARA DEVAM

                                     

                 1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler´de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler´e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:
? Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:
? Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle:
- Valle Padişah bilir! dedi
Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle:
? Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
? Padişah bilir!...
Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam´a döndü:
? Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat kâtibi:
? Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk´ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı:
? Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!... 
Ahmet Hidayet Reel

             Bir aralık konu İstiklâl Savaşı´na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dâhil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata´yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlıydı ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı:
? İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır.
Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada
Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
? Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı.
Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine mal eden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım.
Ord. Prof. Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. - Atatürk´ten Anılar, 1978

            Şükrü Kaya´nın, bir 30 Ağustos Zafer Bayramı gecesi sofrada:
??Paşam, İstiklal Savaşı´nda Başkomutan sıfatıyla muharebelerde verdiğiniz emirler bir yerde toplanmış mıdır?" sorusuna verdiği yanıt:
? Bir gün Kurtuluş Savaşı´nın, Millî Mücadele´nin askeri tarihini yazacaklar, belki de benim Başkomutan sıfatıyla verdiğim bir yazılı ve imzalı emrime rastlamayacaklardır. Savaş arkadaşlarım buradadır, hep bilirler, ben muharebede daima o cepheden bu cepheye gider, yapılması gereken hareketleri Komutanlara dikte eder, onlara not ettirir ve kendilerini de inandırdıktan sonra, ´Şimdi ordu birliklerimize derhal bu hareketlerin yapılmasını kendi imzanızla bildiriniz.,.´ derdim."
Nejat SANER
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi - 13.11.1970