SORUMLULUK YÜKÜ İNSANIN OMUZLARINDA

SORUMLULUK YÜKÜ İNSANIN OMUZLARINDA

SORUMLULUK YÜKÜ İNSANIN OMUZLARINDA

SORUMLULUK YÜKÜ İNSANIN OMUZLARINDA

Maçka Müftüsü Cebeci, Ramazan ayının salt açlık olarak değerlendirmemek gerektiğini belirterek, nefis terbiyesinin önemini vurguladı.

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınıyla uğraştığımız bir zamanda karşıladığımız 2020 yılı Ramazan ayının, camilerin tedbir gereği kapalı, iftar buluşmalarının iptal olduğu bir döneme rastlaması içimizi acıtsa da, manevi hayatımızı ıslah etmesi bakımından çok değerli olduğu su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

ORUÇ SADECE KURU AÇLIK DEĞİL
Ramazan ayının salt yemekten uzak durmak değil aynı zamanda nefsin yöneldiği şeylerden imsak etmek anlamına geldiğini belirten Maçka İlçe Müftüsü Mehmet Cebeci, teması ‘Ramazan ve Sorumluluk Bilinci’ olan 2020 yılı Ramazan ayı ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayında tuttuğumuz orucun Hicretten 1,5 yıl önce farz kılındığını hatırlatan Cebeci, orucun nefsin yöneldiği şeylerden imsak etmek anlamına geldiğini ifade etti.


ORUÇ HİCRETTEN ÖNCE FARZ KILINDI
Maçka Müftüsü Mehmet Cebeci, gazetemize yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti;
“Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem azabından kurtuluş olan ve bu yıl çok mahzun bir şekilde karşıladığımız Ramazan orucu Hicretten 1,5 yıl önce farz kılınmıştır. Lügat olarak oruç, nefsin yöneldiği şeylerden imsak etmek anlamına gelirken, Istılah olarak ta Ramazan ayında imsak vaktinden başlayarak güneşin batışına kadarki zaman içinde niyet ederek yemeyi, içmeyi ve şehevi istekleri terk etmek anlamına gelmektedir.


RAMAZAN VE SORUMLULUK BİLİNCİ!
Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından, her yıl Ramazan ayında bireysel ve toplumsal hayatımıza ışık tutan önemli bir değer tema olarak belirlenmekte ve kamuoyunun gündemine taşınmaktadır. Söz konusu tema, Ramazan ayı boyunca etraflı bir şekilde ele alınmakla, toplumumuzda bir duyarlılık ve farkındalık oluşması hedeflenmektedir. Bu bağlamda bireysel ve toplumsal hayatımız dikkate alınarak 2020 yılı Ramazan ayı teması ‘Ramazan ve Sorumluluk Bilinci’ olarak belirlenmiştir. Varlık âlemi içerisinde yüce Allah’ın sorumluluk teklifini kabul ederek bu zorlu emaneti yüklenen tek canlı insandır. Zira o, diğer varlıklarda bulunmayan akıl ve iradeye sahip olmakla kendine özgü inancı, değer yargıları ve kültürüyle tebarüz etmektedir. Bu da onu dinî, ahlaki, içtimai ve hukuki bakımdan sorumluluğa elverişli ve yatkın kılmaktadır. Nitekim hayatımızı anlamlandırıp bereketlendiren yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim; ‘İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?’ ayetiyle, zikredilen hususu teyit etmektedir. Buna göre, sorumluluk duygusu ve ondan neşet eden davranış bilinci, her şeyden önce bireysel alanda varlık göstermektedir. ‘Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz’ ayeti de sözü edilen gerçeğe temas eden önemli bir referanstır. Bu da insanoğlunun ahlaki hafızası olan fıtrat ve vicdanın gereklerini yerine getirmek ve dinimizin münker olarak nitelediği kötülük ve çirkinliklerden uzak durmakla gerçekleşecektir. Bu yönüyle sorumluluk bilinci, kişiliğin oluşmasında önemli bir değer olduğundan bireysel manada ahlaki bir varlık olmanın önemli bir alametidir. Sorumluluğun bulunmadığı yerde birey olmaktan ve kimlikten söz etmek imkân dâhilinde değildir. Sorumluluk bilinci, toplumsal boyutta ise erdemli bir hayat sürdürebilmenin ön şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira toplumda tek başına yaşayamayan insanın, toplumu oluşturan diğer insanlara ve çevreye karşı gözetmek zorunda olduğu hak ve ödevleri vardır. Dolayısıyla sorumluluk bilinci, sosyal bir varlık olan insandan sadır olan davranışların toplum ve çevre üzerinde oluşabilecek etkilerini de dikkate almayı gerektirmektedir. Bu açıdan kâmil insan, ortaya koyduğu davranışların sebeplerini bilip sonuçlarının hesabını verebilen ve bu yönüyle, birlikte yaşadığı diğer insanların da sorumluluğunu üstlenebilecek bir karaktere sahip olan kimsedir.

KULLUK BİLİNCİNİN ANAHTARI: ORUÇ!
Oruçtan maksat insanın kulluğunu bilmesi, Rabbini tanıması ve dolayısıyla Allah’ın rızasını kazanıp sonsuz mutlulukları hedeflemesidir. Aslında Oruç tutmak demek, kendimizi boş ve lüzumsuz şeylerden, çirkinliklerden, vahşetten, zulümden, haksızlıktan, hırsızlıktan, yalancılıktan, acımasızlıktan, gammazlıktan, dedikodudan, öldürmekten, kapkaççılıktan, eşkıyalıktan, boş ve lüzumsuz şeylerden kısacası her türlü kötülüklerden ve günahlardan kendimizi korumak demektir. Nefsimize ve şeytana uymamak demektir.
Orucun temel gayesi Allah’ın rızasını kazanmak olmakla beraber birçok diğer faydaları da vardır. İnsanın nefsini terbiye eder. İnsan oruç sayesinde Rabbine itaat etmeyi öğrenir, iftar sofrasında vakit gelmeden bir lokma yiyemez, sanki Allah’ın ‘Buyurun kullarım yiyin’ emrini bekler. Toplumsal yönden ise açlık, susuzlukla birlikte toplumdaki fakir ve yoksulların sıkıntılarının yaşanarak anlaşılmasına vesile olur ki bu uygulama insanın şefkat ve merhamet duygularını doruk noktaya ulaştırarak toplumsal dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı yaygın ve kalıcı bir hale getirir. Bu kutlu zaman dilimi, her şeyden önce kişiyi, kulluğun en önemli motivasyon kaynağı olan nefis murakabesine sevk edip geçmişin ve günümüzün muhasebesini yaparak geleceğimizi tanzim etme sorumluluğuna ulaştırmaktadır. Modern dünyanın baş döndürücü kuşatması altında örselenen ruhlarımızı bilhassa oruç ibadetiyle teskin etmeye, kendimizi ve çevremizi algılayıp anlamaya sevk etmektedir. Bu manada rahmet, bereket ve mağfiret ayı Ramazan, biraz soluklanmaya ihtiyacımız olduğunu hatırlatıp bizi manevi yönden donatan, sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmeye zemin hazırlayıp fırsat tanımakla bizi sekinetle buluşturan eşsiz bir zaman dilimidir.


İFTAR VE İMSAK VAKİTLERİNE DİKKAT!
Oruç tutarak manen yükseleceğimiz Ramazan ayında dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi iftar ve imsak vaktidir. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yayınladığı takvimlerdeki vakitler esas alınmalıdır. Ramazan ayında sabah ezanları imsak vaktinde okunduğu için ezanın başlaması ile birlikte yeme içmeye son verilmesi gerekir. Çünkü oruç imsakla başlamaktadır. Ramazan orucunun her günü için niyet gerekir. İmsak vaktinden sonra Oruca muhalif bir şey olmamak kaydıyla, iftardan kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Ayrıca Ramazan ayında ve her zaman Namazlarda tadili erkâna riayet ederek kılınmalı, evlerimizde de olsa Teravih namazlarının kılınmaya devam edilmesi sünnete uygun bir davranıştır. Ramazan ayında Fıtır Sadakası ve zekâtlarımızı uygun yerlere uygun bir şekilde vermemiz gerekir. Yine bu ayda komşularımızı evlerimize davet edemesek de iftarı komşularımızla paylaşmamız dinimizin tavsiyesidir. Ferdi ve ailevi mutluluğumuz için Mevla’mızın “Ey iman edenler Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” mesajına uyarak orucumuzu tutmalı, Peygamber efendimiz (S.A.V.) in de, “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” müjdesini göz önünde bulundurmalıyız. “Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır” uyarısına kulak vererek de şeytana prim vermemeliyiz.

RAMAZANI FIRSAT BİLİN
Belki de ömrümüzün en zor Ramazanını geçirdiğimiz şu zor günlerde Ramazan’ın her gününü fırsat bilerek,  günah ve kusurlarımızdan dolayı tövbe ve istiğfar etmeliyiz. İbadetlerimizi ve dualarımızı yoğunlaştırarak Rabbimize yakınlaşmalı, bu mübarek ayda yüce Allah’a, ailemize, çocuklarımıza, çevremize, milletimize ve tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı tekrar hatırlamalıyız. Ramazanı güzel karşılamalı, güzel uygulamalı ve maneviyatından güzel istifade etmeliyiz. Bu duygularla milletimizin, Ramazan ayını tebrik ediyor, ülkemizin, İslâm âleminin birlik, dirlik ve beraberliğine, bütün müminlerin affedilmelerine ve dahi bütün insanlığın kurtuluşuna sebep olmasını, ayrıca Korona Virüs salgını başta olmak üzere bütün maddi ve manevi hastalıklarımızdan kurtuluşumuz için vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.”
Fatma KARAHASANOĞLU