Şeyh Galip (1757-1798)

Şeyh Galip (1757-1798)

Galib Mehmed Esad Dede veya tanınan kısa adıyla Şeyh Galib (1757 - 3 Ocak 1798]), Türk divan edebiyatı şairi, mutasavvıf.

Şeyh Galip (1757-1798)

Galib Mehmed Esad Dede veya tanınan kısa adıyla Şeyh Galib (1757 - 3 Ocak 1798]), Türk divan edebiyatı şairimutasavvıf.

Hayatı[

1757 yılında İstanbul'da doğdu. Adı Mehmet'tir. Babası Mustafa Seyyid, annesi Emine Hanım'dır. Galata Mevlevihanesi'nde Şeyhi Hüseyin Dede ve Hoca Neşet Efendi'den dil ve edebiyat dersleri almış, genç yaşta şiirlerini yazmaya başlamıştır. Henüz 24 yaşındayken divan tertip edecek kadar şiiri kaleme almıştır. 9 Haziran 1791 tarihinde Galata Mevlevihanesi şeyhliğine atandı. 1798'de vefat eden Galib Mehmed Esad Dede, avluda yer alan türbeye defnedildi.

Edebî tarzı[

Esed ve Galip mahlaslarıyla yazdığı şiirlerini toplayarak 24 yaşında iken divanını meydana getirdi (1780). Sembolizm benzeri bir tarzın Türk edebiyatındaki öncüsü olmuş, birçok buluşu ve yarattığı mazmunlarla Divan Edebiyatı'nın gelişmesinde büyük bir rol oynamış olmasına rağmen divan şiirinin geleneklerinden de kopmamıştır. Şeyh Galip'in eserlerinin en önemli yönlerinden birisi de tasavvufi temellere sahip olmasıdır. Tasavvufu, sembolizmle birleştiren üslubu ile Türk edebiyatının modern çağının öncülerinden kabul edilir.[ Eserlerinde güçlü semboller kullanan Galip, hayal unsurlarına sıkça yer vermiştir. Anlatmak istediklerini benzetmeler ve sembollerle dile getirmiştir. Sebk-i Hindi akımının Türk edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden biridir. Klasik Türk edebiyatının son büyük şairidir.

Eserleri[

 

 

 

 

 

 

Anasayfa » Trabzon Video Galeri » Selam Trabzon’uma Şiir

  •  

Selam Trabzon’uma Şiir

Dört köşe kalesine,

Kargalaklı yalısına

Maranzul incirine,

Dutuna, karayemişine

Yokuşuna, inişine, selam!

Selam Trabzonuma!

Dizi dizi küleklerine

Evleklerine, mereklerine

Anderin kaybanasına

Enüklerine selam!

Selam Trabzonuma!

Dolamaç dolamaç yollarına

Tel tel kuymağına

Hamsili kayganasına,

Lazuttan bazlamasına

Kumuluna, kanzilisine,

Zanusuna, zinosuna, ziziline selam!

Selam Trabzonuma!

Trabzonun uşağuna

Kaytanına, kuşağına

Zipkasına, mintanına, kukulasına

Çülkisine, çapulasına

Horonına, kemençesine, yayına

Funduğuna, mısırına, çayına selam!

Selam Trabzonuma!

Gönülde yaşatıp göremediğim

Yoluna bakıp gidemediğim

Hali nicedir bilemediğim

Damına, tarabasına,

Ağasına, marabasına

Kara kaşlısına, gözü yaşlısına

Erine, yiğitine, kocamışına

Sakali tel tel, saçı yeni bitmişine

Yedisinden yetmişine

Yürek dolusu selam!

Mahmut GOLOĞLU

 

 

Mustafa Kemal

Bir gemi yanaştı Samsun\'a sabaha karşı

Sel\'am durdu kayığı, çapari, takası

Selam durdu tayfası.

Bir duman tüterdi bu geminin bacasından, bir duman

Duman değildi bu!

Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

 

Samsun limanına bu gemiden atılan

Demir değil!

Sarılan anayurda

Kemal Paşanın kollarıydı.

 

Selâm vererek Anadolu çocuklarına

Çıkarken yüce komutan

Karadeniz\'in halini bir görmeliydi.

Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar

Kalktı takalar,

İzin verseydi Kemal Paşa

Ardından gürleyip giderlerdi

Erzurum\'a kadar.

http://images.siir.me/80x1390571039358_13.jpg

Cahit Külebi

 


Farenin Ölümü

Umutsuzdu, yalnızdı, hali yoktu,

Canı çok yanıyordu günlerden beri.

Ne alnında dolaşan bir dost eli

Ne yardım isteyecek kimsesi vardı,

Ne Tanrısı, ne de peygamberi.

 

Günlerdir karanlık deliklerde

Yanıp sönüyordu gözleri.

Sevinç değil ki paylaşılsın

Kendi kendinindi kaderi.

 

Sürüne sürüne dışarı çıktı.

Kıvrıldı ateşte pençeleri.

Kurtuldu rahat etti farecik,

Rahat etti dişleri.

 

Kibardı, incecikti kuyruğu,

Vücudu, küçücük pençeleri.

Bir makara gibi çözüldü,

Unuttu kedileri.

 

Farecik! Nazlıcık! Garipçik!

Canı çok yanıyordu günlerden beri.

Kibardı, incecikti kuyruğu;

Boş koydu delikleri.

 

Bir varken bir yok oldu,

İşte dünyamızın işleri.

http://images.siir.me/80x1390571039358_13.jpg

Cahit Külebi

 

  •  

 

Zerdali Ağacı

Havalar güzel gidiyor

Sen de çiçek açtın erkenden

Küçük zerdali ağacım,

Aklın ermeden.

 

Bak kurt gibi kalın yapılı

Görmüş geçirmiş ağaçlara

Küçük zerdali ağacım,

Pişman olursun sonra.

 

Şimdi okşar da hafif hafif

Bir gün yerden yere çalar rüzgar

Küçük zerdali ağacım,

Bakma güzel gitsin havalar.

 

Sallasın dalların çocukların gibi

Bakma güneş ısıtsın varsın

Küçük zerdali ağacım,

Sonra donarsın

 

Zemheri bahar mı olur

Akşamları seyret anlarsın

Sakın erkenden çiçek açma

Küçük zerdali ağacım.

http://images.siir.me/80x1390571039358_13.jpg

Cahit Külebi

 

 

İstanbul

Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm,

Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm,

Niksar\'da evimizdeyken

Küçük bir serçe kadar hürdüm.

 

Sonra âlem değişiverdi

Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.

Sonra âlem değişiverdi

Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.

Mevsimler ne çabuk geçiverdi

Unutmak, unutmak, unutmak.

 

Anladım bu şehir başkadır

Herkes beni aldattı gitti,

Anladım bu şehir başkadır

Herkes beni aldattı gitti,

Yine kamyonlar kavun taşır

 

Fakat içimde şarkı bitti.

http://images.siir.me/80x1390571039358_13.jpg

Cahit Külebi

 

 

Bir Umut

Yorgunsun, uzaklardan gelmişsin,

Yitirmişsin ne varsa birer birer.

Bir sağlık, bir sevinç, bir umut

Onlar da nerdeyse gitti, gider.

 

Dost bildiğin insanların yüzleri

Aynalar gibi kapkara.

Suyu mu çekilmiş bulutların

Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.

 

Taşlara düşen saat gibi

Ne artı ne eksi.

Bir sağlık, bir sevinç,

bir umut Hikaye hepsi..

http://images.siir.me/80x1390571039358_13.jpg

Cahit Külebi

 

  •  

 

 

Rüzgar

Şimdi bir rüzgar geçti buradan

Koştum ama yetişemedim,

Nerelerde gezmiş tozmuş

Öğrenemedim.

Besbelli denizden çıkıp

Kıyılar boyunca gitmiştir,

Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu

Yüreğini allak bullak etmiştir.

Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru

Bulutları koyun gibi gütmüştür,

Okşayıp otları yaylalarda

Büyütmüştür.

Köylere de uğradıysa eğer

Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,

Güneş altında çalışanlara

İmdat eylemiştir.

Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,

Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,

Kıraçlarda mavi dikenler..

Toz toprak gözlerine gitmiştir.

Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti,

Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,

Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra

Alıp gitmiştir.

Şimdi bir rüzgar geçti buradan

Koştum ama yetişemedim,

Soraydım söylerdi herhalde

Soramadım.

http://images.siir.me/80x1390571039358_13.jpg

Cahit Külebi