AŞKSIZ
Aşka inanmıyor gençler şimdilerde Tutkuları beden eğitimini aşmıyor Gözyaşları kullanılmıyor, bu bir Üzüntüler gerekli sayılmıyor.
Erkeklerin gönülleri tıkanık, bu iki Sevgililer yollarda beklenmiyor Kadınlar bile bezgin, hoyrat Yeminler tutulmuyor. Başlar uçurulmuyor, bu üç Zehirler içilmiyor İsteksiz, şaşkın bu gençlik Kitaplarda güller kurutulmuyor. Şairler aşkı anmıyor, bu dört Fuzûlîler Nâilîler bilinmiyor Bağırtılı çıplak bir kuşak salonlarda Mumlara derdler açılmıyor. BİLDİRİ İnanın sözüme şairler Üçer beşer söneceğiz Yirmi ikiye varmadan Rüştü gibi öleceğiz. Budur size doğru haber Sapır sapır düşeceğiz Bütün aptallar duracak Biz gideceğiz. Ya tıkanacağız sofrada Ya merdivende kalacağız Kırk yedide Sait gibi Topraklara gireceğiz. Kimse bakmayacak suratımıza Gün güne azalacağız Üç beş şiir yazmadan Ortadan silineceğiz. Benden size bu kadarı Öleceğiz şairler öleceğiz Orhan Veli gibi sokakta Düşüp tükeneceğiz... SUZ-İ DİLÂRA
Ben yaşın on sekizinde Delilikler divanelikler ettim Fındık fıstık yükledim şileplere Çımacılarla gün kavşağına gittim Senin bildiğin işler Benim bildiğim işler değildi Ben her Tanrının günü Kırlarda gezindim Ben yağmur sularıyla yaşadım oluklarda Toprağın içine geçtim Dört mevsim kapında ben Ağaç gibi bekledim Bendim nehirden su taşıyan Odun yaran ormanda Islık çalarak şehre Üzümcülerle giren bendim Benim aklımdan geçenler Senin aklından geçenler değildi Ben 10 yıl İstanbul’da Sensiz ayak teptim
Ben yaşın on sekizinde Bir hayli serüven geçirdim İsmimi yazdım vapurlara Delilikler divanelikler ettim. YALNIZLIK - II Yalnızsın doğarken yaşarken Ey incik ey mincik Ozansan ressamsan Yalnızsın yalnız O kekeme yaşamlar O çelimsiz günler Çevren öpücükle kaynaşsa da Yalnızsın yalnız Seni kaçırırım diye fıslasa biri Sarılsa sana pembe beyaz Erguvanlar bordolar laciler Karanlıkta ışıkta Yalnızsın yalnız. HACİVAT'IN KARISI
Hacivat’ın karısı İncecikten yeldirmeli Göz kaş oynatmalı Gerdan kırmalı Belden sarmalı. Gülmeli, güldürmeli. Rakı süzmeli Âşık üzmeli Şiir düzmeli. Hacivat’ın karısı Beyoğlu’nda gezmeli... HAYDAR HAYDAR l Aman Haydar tabip Haydar Öldürdün beni Ne bu leylak birikimi ll. Benim sözüm tapulu Ak koyun kara koyun Nerden girdin usuma lll. Dur Haydar dur Sen verdin sözcükleri bana Sen baksana leylaklarıma lV. Bekliyoruz süslü baylar gelecek Ceplerinde taşbaskısı bir horhor Koklamaya süslü sümbül V. Ben bağırmasını bilmem Ateşlemeler sırasında Keçi kanı içen çoban bana mı Vl. Gitme koyunlar beni öldürürsün Yıllarca rock-rock Ben kuru ağıllarda Vll. Ufak o kadar ufak horhorlar Varsa bir çılgın leylak ben içindeyim Vlll. Şimdi var o yeniden Ulaşıma kapalı Ateş yanmazsa tütün yanmalı lX. Çıkıp gelirse sonunda koyunlar Oturup beklesin odasında Kara kıyma gözlü bir giyotin X. Sen bilirsin Haydar Doğarken ve ölünce Ölü horhor kokusu. KAHVE İçilmezmi ki yemek üstüne de şöyle bir kahve Az şekerli çok kaynamış veya sade Konuşulsun fiskos edilsin Sürülsün bir yandan da havagazına cezve Hayal vericidir gönül açıcıdır Isınmış suda höpürdedikçe telve Kalmaz bu fokurdamayla köpük kalmaz ama Başka olur Hacivat’a başka lezzet verir Sonunda Kamer Hanım’ın eliyle uzatılan kahve. KÖÇEKÇE İsterse darbuka gelsin önden İster keman çıksın ortaya Üşüşsünler üşüşsünler Odaya dolsunlar evveli. Ut atılsın bir türkü çağırsın Tambur kıpırdasın yerinde Tımbındasınlar tımbırdasınlar Pencereyi titretsinler pencereyi. Zıvanadan çıksın derken her biri Ötsün zurna, alabildiğine Davul gümbürdesin dümbelek dümbürdesin Bir köçekçe başlasın sevda yerine. PİNEKLEMEYE ÇAĞRI
Duralım efendiler biraz Koşmıyalım öyle delice Yormıyalım kalbimizi Katmerlendirip gerdanımızı Oturalım efendiler biraz. İstiyen dikilsin gönlünce Çökelim biz yere şöyle bir Açalım ağzımızı ilkin Gerelim omuzlanmızı sonra Giderek bayıltıp gözlerimizi Esneyelim efendiler biraz. Aldırmıyalım öyle üç beşe Yayalım göbeğimizi iyice Dönelim sırtımızı işe akla Acıyan çıkmaz sonra halimize Vakitken çocuklar büyükler henüz Pinekleyelim pinekleyelim Horlayalım efendiler biraz. MEYDANDAN GEÇEN KIZLAR
Beşi onu bir gelirdi kızların Vücutlar dimdik, saçları darmadağın Dağılmasını beklemezlerdi kalabalığın Allık, pudra, düzgün, hem de bir yığın Beşi onu bir gelirdi kızların. Ayrı bir tavırla geçerlerdi önünden karpuzların Koşarak, durarak, gülerek Kimi zaman atak, kimi zaman ürkek Akıllarında tek düşünce erkek Beşi onu bir gelirdi kızların. Onlar aşığıydı delicesine sazların Düşmezdi dillerinden hiç Bimen Şen merhum Öylesine çalım, öylesine kurum Ağızlarında horoz şekeri ve latilokum Beşi onu bir gelirdi kızların... SALÂH BİRSEL’İN SON MACERALARI
Oysa şu şiir göründüğünden de kısadır Masanın üstünden sarkan göz kızındır Buselik makamında bir nağme sazındır Salâh Birsel of eder besbelli mahzundur Bir yol iki kalp arasında uzundur Oysa şu şiir göründüğünden de kısadır
Oysa aşkları ağlamaklı kılan tasadır Kız pencerede oğlan pencereden uzaktır Bir lâf atsın hani yok mu yasaktır Al götür beni yarin dudağına deyen bardaktır Bu durum iflâh etmez gayri muhakkaktır Oysa odayı dolaşılmaz hale koyan masadır. SEVECEN
Düşün ey yorgun kalbim İlk pırpırlarını düşün Titremelerini ürpermelerini Hışırtılarını anımsa İstesen de istemesen de Yakında pilin bitecek Bodurlar yerdenyığmalar Seni top tüfeğe yedirecek Herkes yassıburun Herkes leşko karın Sen sevecensin onlara sarılırsın Onlar sevecendir sırtlarını dönerler Utanmak ortadan defoldu Yüksek gradolular yok artık Naralansa da aşklar Her bucak alnıçatlaklarla dolu Elinde kapalı bir koridor Ey kalbim ilk gençliğini düşün Yüzüne gölge düşmemiş Şanlı günlerine tutun. |