HARİTADA BİR SİYAH NOKTA

HARİTADA BİR SİYAH NOKTA

HARİTADA BİR SİYAH NOKTA

HARİTADA BİR SİYAH NOKTA

Bir gün Münevver Hanım, kalbinde bir siyah nokta gibi bir şey fark etti. Bu onu o kadar şaşırttı ki o siyah noktayı temizlenmesi gereken bir kir olarak düşündü. Ama Münevver Hanım´ın saat başı banyo yapmaktan başka bu mesele hakkında üretebileceği bir çözüm yolu yoktu. Ne yaptıysa kalbindeki o siyah nokta bir türlü gitmiyordu. Bu durum, Münevver Hanım´ı korkutmaya başladı. Yıllardır yaşadığı suskunluktan istemeye istemeye kurtularak kendi kendine konuşmaya başladı. O kadar konuştu ki bir süre sonra konuşmayı unuttu. Bir anlık, bir ışık parıldaması gibi bir şeydi.

 

Münevver Hanım, sabah uyandığında mahallede bazı şeylerin ters gittiğini anladı. Oysa her zamanki gibi bir sabaha uyanmıştı. Ancak işler, hiç de öyle göründüğü gibi değildi. Mahallede çıt çıkmıyordu. Oysa bu saatlerde mahallenin çocuklarının top koşturmaya çoktan başlamış olmaları gerekirdi. Münevver Hanım, mahallenin bu sessizliğini, kalbinde fark ettiği o siyah noktaya bağladı. Artık gitme vaktinin geldiğini anladı. Gitmeliydi ama nereye? Kimi kimsesi yoktu. Şimdiye kadar da evden hiç çıkmamıştı. Ne yapmalıydı? Keşke bu yaşıma kadar çıkıp dışarılarda dolaşsaydım diye içinden geçirdi. Dışarısı! Dışarısı neresiydi? İçinin dışarısındaydı? Evin içerisindeydi? O zaman dışarısı neresiydi? Bilmiyorum, dedi. Kime? Kendine! İnsan, bazen fark etmez! Bazı soruları zihninden sorar ancak sesli cevap verir. Münevver Hanım´ın da başına gelen buydu.

 

Ah şu siyah nokta! Nereden çıkmıştı? Şimdiye kadar hiç böyle bir şeye rastlamamıştı. Yaşı yirmi beşti. Geçmişi şöyle bir gözünün önünden geçirdi. Düşündü düşündü. Düşündükçe bir geçmişinin olmadığını fark etti. Oysa insanın bir geçmişi olmalı, dedi kendine. Geçmişsiz insan mı olur? Olmayacağına kanaat getirdi. O zaman? Zaman da yok. Yaşının yirmi beş olduğu konusunda da şüpheye düştü. Sahi yaşı kaçtı? Takvim yaprağını aradı aradı bulamadı. Takvim yaprağının arkasında kaç yılında doğduğu yazıyordu. Kim yazmıştı onu oraya?

 

Gittikçe kalbindeki siyah noktanın kalbinde yayılmaya başladığını hissetti. Kalbine dokundu! Kalp denilen şey, dedi. Bu konu hakkında bir fikri yoktu. İnsanın her konu hakkında fikri olamazdı ya! İçi, şimdi biraz daha rahatlamıştı. Demek bazı konularda fikir sahibi olmamak da insanı mutlu edebiliyormuş düşüncesini içinden geçirmek isterken saatin tam on ikide durduğunu fark etti. Ne zaman durmuştu? Uyuya mı kalmıştı yoksa? Uzun yıllar başına böyle şeyler gelmemişti. Münevver Hanım için uzun yıllar neydi? Bir geçmişi yoktu ki! Bunu kendisi söyledi! Söylemese de düşündü! Aman efendim, siz de her şeyin söylenmesini beklemeyin, bazı şeyleri de söylenmeden anlayıverin! İnsanı anlamak zor değil mi? Kolay olmadığı kesin! Münevver Hanım için böyle bir sıkıntı olmamıştı. Çünkü dedesinden başka zihninde bir insan mefhumu yoktu. Dedesini de kaybedeli on yıl olmuştu. O kadar da oldu mu ya, dedi kendine!

 

Bütün bu düşündükleri, kalbindeki siyah noktayı düşünmemek içindi. Ama ne yapsa, ne etse bunu bir türlü başaramıyordu. Dönüp dolaşıp o siyah noktada takılı kalıyordu. Karşısında duran bir haritaya siyah bir nokta çizdi. Haritada bir siyah nokta, dedi. Ya da demedi. İçinden geçirdi! İçinden başka şeyler de geçirdi! Haritada bir siyah nokta, kalbindeki siyah nokta, içerisi, dışarısı, kalbi! Telefon! Dedesi lazım olur diye bir zaman bağlatmıştı. Telefon rehberi? Nereye koymuştu onu! Biraz düşünmeden, hemen hatırlayıvermesine gerek kalmadan telefonun altında olduğunu gördü. Çevirdi çevirdi. Buldum demedi. Numaraları bir oyana bir bu yana çevirdi. Çalıyordu. Karşıdaki ses! Alo! Alo! Kimsiniz! (Sahi Münevver Hanım Kimdi?) Düşündü. Kimim diye! İçinden Münevver diye geçirdi. İçi aydınlandı öyle deyince. Ama dememişti. Sadece içinden geçirmişti. Demek bazı şeylerin insanın içinden geçmesi bile insanın aydınlanmasına yeterli olabiliyordu. Bütün bunları hiç üşenmeden düşündüğü için kendisiyle gurur duymasına fırsat kalmadan telefondaki ses tekrardan ?alo alo? demeye başladı. Gelip beni alın! Kim demişti onu? Münevver Hanım mı? Yoksa içinden mi geçirmişti! Bunu öğrenmenin tek yolu vardı. Karşı taraftaki sese iyice kulak verdi. Karşı taraftaki ses, bir kadın sesiydi. Sesi biraz boğuk çıkıyordu. Muhtemelen emekliliği geldi de geçiyordu ancak çocuklarını okutmak için çalışmak mecburiyetinde olan bir kadının sesiydi. Kendinden neden bu kadar emindi Münevver Hanım? Kalbindeki siyah noktadan olmasın!

 

Daha önce hiç yaşamadığı duyguları yaşadı bu sabah. Sabah! Güneş neredeyse göğü ortalamıştı. İlk defa perdeleri açıp gökyüzüne bakma ihtiyacı hissetti. Bir an, telefonun hâlâ kulağında olduğunu fark etti. Kapanmış mıydı telefon? Gelip beni alın, demiş miydi? Yoksa bunu içinden mi geçirmişti? Demişse de diyeli kaç saniye, kaç dakika olmuştu? Çok uzun olmayacak ki sorduğu sorunun cevabını aldı. Demek soruyu sormuştu. Bir çırpıda adresi söyledi. Kendisine şaşırıyordu. Tekrar şüpheye düştü. Bu bir yanılsama mıydı yoksa? Karşı taraftaki adresi sormadan adresini mi söylemişti? Farz edelim öyle olsun! Ne fark eder? Bazen başka yoları tercih etseniz de bir şeyler fark etmez. Bunu biliyor olmalısınız.

 

Münevver Hanım, şimdi kiminle konuşuyordu? Ya da konuşuyor muydu? Telefonu kapattı ve evde beklemeye başladı. Evde beklemeye başladı! Size de biraz tuhaf gelmedi mi? Çünkü Münevver Hanım´ın bekleyecek başka bir yeri yoktu! Yaptığı telefon görüşmesi! Gerçekten öyle bir görüşme oldu mu? Kalbindeki siyah noktayı fark etmeden önce, bu kadar şüpheci değildi. Şimdi durup kendisini almalarını bekleyecekti. Dedesinin tarif ettiği gibi her şeyi yaptı. Ama dedesi ona kalbindeki siyah noktadan bahsetmemişti. Tık tık. Kapı mı çaldı? Ne çabuk! Yok çalmamış. Kapı niye çalsın ki? Zil var! Zil varken insan neden kapıyı çalar ki! Ben olsam! Ama o olamazdı işte! İhtimalini bile düşünemedi. Bu sefer de yanılamazdı. Zil çalıyordu. Kalktı. Kalkmış mıydı? Kalktı kalktı. Yürümeye başladı. Demek bu işler böyle oluyor, dedi. Kapıyı açtı. Açarken kapıdan zırıltılı bir ses çıktı. Kapı, açılmaya açılmaya pas tutmuştu. Bir dahakine kapıyı sürekli açıkbırakacağım, dedi. Demiş miydi? Demişse de bir dahaki olacak mıydı? Kalbindeki siyah nokta! Kapıyı açtığı gibi yok olmuştu sanki! Aldılar götürdüler Münevver Hanım´ı. Haritada bir siyah nokta kaldı!

 

NEŞAT SAMAT