CAMİ, DİN GÖREVLİLERİ VE VEFA

CAMİ, DİN GÖREVLİLERİ VE VEFA

CAMİ, DİN GÖREVLİLERİ VE VEFA

CAMİ, DİN GÖREVLİLERİ VE VEFA

 

Âyet-i Kerime

 

Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur." (Tevbe, 9/18)


Hadîs-î Şerif

 

"Şehirlerde Allah'ın en çok sevdiği yerler mescitlerdir." (Müslim, Mesâcid, 288)

 

İslam medeniyeti cami merkezli bir medeniyettir. Kur’an-ı Kerim’de, yeryüzünde inşa edilen ilk mescit olarak Kâbe’den bahseden ayeti kerime, aynı zamanda insanoğlu için hayatın başlangıcıyla caminin tarihinin kesiştiği gerçeğini beyan ederek önemli bir gerçeğe ve büyük bir hikmete dikkatlerimizi çekmektedir. Nübüvvetin son ve evrensel temsilcisi Peygamber Efendimiz de Mekke’de İslam’ın tebliğ merkezi, müminlerin sığınağı ve mescit olarak Erkam’ın evini belirlemiş, Medine’ye hicret ettiğinde ise ilk işlerden birisi olarak Mescid-i Nebevi’yi inşa etmiştir.

 Yeryüzünde inşa edilen ilk mescit olan Kâbe ve sonrasında Mescidi Nebevi ve diğer inşa edilen cami ve mescitlerin, geçmişten günümüze sosyal hayata şahitlik eden, İslam beldelerinin etrafında hayat bulduğu, mümin yüreklerin kendisinde buluştuğu değerli yerler olduğu yakından müşahede edilmektedir. Cami ve mescitlerimiz mahallelerimizin kalbi, şehirlerimizin ruhu, ümmet-i Muhammed’in güvenli yuvası konumundadır. Camilerimiz, sadece ibadetlerimizi yaptığımız yerler değil, aynı zamanda tarihimizin, kültürümüzün iç içe geçtiği merkezler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Resul-i Ekrem (s.a.s)’in inşa ettirmiş olduğu Mescid-i Nebevi, Yesrib’i Medine’ye çevirmiş ve ilmin beşiği kılmıştır. Rahmet Peygamberi imar ettiği bu mescitle cami merkezli bir şehir modeli ortaya koymuş, camiyle hayat arasında güçlü bağlar kurmuştur. Peygamber Efendimiz, Asr-ı Saadetten itibaren, ulaştığı toprakları adalet, hikmet, merhamet, huzur, güven ve bilgiyle yoğuran İslam Medeniyetinin temellerini bu mescitte atmıştır.

 

Yeme-içme, barınma bizler için ne kadar gerekli ise camilerimiz aracılığıyla din görevlisi hocalarımızın Kur’an-ı Kerim’den ve sünneti seniyyeden aktarmış oldukları emir ve nehiyleri hayatımızın merkezine almak ve bununla beraber hem camiye hem de din görevlisi hocalarımıza karşı vefa göstermek de o kadar gerekli ve değerlidir. Çünkü camiler, hayatın günlük telaşı içinde kendimizi dinleyebileceğimiz, kubbeleri altında Rabbimize kulluğumuzu arz edebileceğimiz güzide mekanlardır. Bu güzel mekanlar Müslümanlar olarak kardeşliğimizi pekiştirmeye, birlik ve beraberliğimizin temelini sağlamlaştırmaya vesiledir. Hepimiz için cami kimi zaman huzur, saadet ve sükûn, kimi zaman da umut ve teselli kaynağıdır.

Camilerimizin minarelerinden yükselen ezan sesleri bizi sadece vakit namazlarımızı eda etmeye çağırmaz. Aynı zamanda cami; ezanıyla, minaresiyle, kubbesiyle, mihrabıyla, minberiyle iman dairesi içerisine girmiş tüm kalpleri, ibadete, takvaya, ilme, vefaya ve güzel ahlaka davet eder. Öyleyse Rabbinin huzurunda durup O’na kulluğunu arz eden her mümin, cami dışında da Cenâb-ı Hakk’ın kendisini görüp gözettiğinin bilincinde olmalıdır. Camileri imar ve ihya eden Müslümanların, aynı zamanda yaşadıkları çevreyi de imar ve ihya etmeye gayret göstermesi lazımdır. Camisini temiz tutmaya özen gösteren mümin, Rabbimiz tarafından Müslümanlar için tamamı mescit kılınan yeryüzünü de temiz tutma gayret ve azminde olmalıdır.

Son olarak, bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Câmi yapmak ve câmilere sahip çıkmak çok önemli olmakla birlikte; İslam’ı câmilere hapsetmemek, yani sadece câmi Müslümanı olmamak, bundan çok daha önemlidir. Camideki hayat başka, cami dışındaki hayat başka olursa; dinimizi çarşıya, pazara, dükkâna, evimize taşıyamazsak; yani gerçek İslam insanı olamazsak bu çelişkili olur ve camilerden umulan neticeye de aykırı olur. Öyleyse bizler Müslümanlar olarak bizi bir araya toplayan cami ve mescitlerimize karşı vefalı olmamız gerekir. Bedenimizdeki kalbimiz gibi camilerimizde şehirlerin kalbi konumundadır. Nasıl ki kalbimiz her atışta tüm bedenimize hayat pompalıyorsa, camilerimizde günde beş defa hem maddi hem de manevi hayatımızı en güzel şekilde imar ve ihya etmektedir.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1-7 Ekim tarihleri arası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaktadır. Bu yıl “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” temasıyla camilerimizin ve din görevlilerimizin hayatımızın her anına kattığı anlam ve değerleri toplumumuzla paylaşacağız. Bu vesileyle ezan ile başlayıp sala ile son bulan hayatımıza rehberlik eden hocalarımızdan, camilerimizin en değerli varlığı olan cemaatimizden ahirete irtihal edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sonu cennet olan sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum. Yüce Rabbim, yurdumuzu camisiz, camilerimizi cemaatsiz, minarelerimizi ezansız bırakmasın!

 

 

Muhammed KAYAOĞLU

Din Hizmetleri Uzmanı