BADEGÜL ABLA

BADEGÜL ABLA

Bizim köyün bir Badegül Abla´sı vardı.

BADEGÜL ABLA

                                                                             

Bizim köyün bir Badegül Abla´sı vardı. Güller açtığı zaman köyde ne kadar gül bahçesi varsa güllerini koparır yoldan geçenlere dağıtırdı. Badegül Abla´nın bu tavrı köydeki bazı kadınların hoşuna gitmemiş olacak ki bir süre sonra köydeki kadınlar, bahçeleri demir tellerle ördürmeye başlamışlardı. Ancak Badegül Abla, ne yapar eder, o demir telleri aşar, gülleri koparıp yoldan geçenlere dağıtırdı. Yıllardır Badegül Abla´nın bu davranışları ile adı arasında bağ kurmaya çalıştım. Aslında Badegül Abla´nın gerçek adı Badegül değildi. Gerçek adını kimseler bilmezdi. Ama gerçek adının Badegül olmadığını herkes bilirdi. Size de bu durum biraz tuhaf gelmiştir. İnsan, insanın taşıdığı adının gerçek adı olmadığını biliyorsa o insanın gerçek adını bilmelidir diye düşünebilirsiniz. Yıllardır ben de böyle düşündüm. Amabu durum bir yandan da size o kadar şaşırtıcı gelmemiş olabilir. Çünkü hemen hemen hepimizin etrafında nüfustaki adından farklı bir ad kullanan vardır.

 

Badegül Abla´nın köyde ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmazdı. Aramakla bulunmazdı. Zaten uzun yıllardır kimsenin Badegül Abla´yı arayıp sorduğu yoktu. Belki de bu yüzden aramakla bulunmaz ifadesi Badegül Abla için uygun bir ifadeydi. Badegül Abla ile karşılaştığım günlerde genelde elindeki gülleri dağıtma işini bitirmiş olurdu. O vakitler yanımdan gülerek geçerdi. Gülmek ile gülün arasındaki sanatın tam da buraya uygun düşeceğine inanıyorum. Siz de bir düşünün isterseniz. Bir kadınınadı Badegül, köyde yoldan geçenlere gül dağıtıyor ve dağıttığı güller bitince hep gülüyor. Kulağa hoş gelmiyor mu?

 

Bu hikâye tam da burada bitsin isterdim. O zaman hepimiz Badegül Abla hakkında az çok güzel düşüncelere sahip olurduk. Bir insan hakkında güzel düşüncelere sahip olmak kolay değildir. Çünkü insan, daha çok yanlışlarıyla hatırlanır. Bu sözlerim sakın ola ki Badegül Abla´nın kötü bir insan olduğunu düşündürmesin size. Bence adı Badegül olan birinin kötü olma ihtimali yok. Şimdi kalkıp biri bu genellememe karşı çıkabilir. Ama inanın Badegül Abla´yı tanısaydınız bana hak verirdiniz. Tanımak demişsem Badegül Abla´nın yaşadıklarına şahit olduğum anlamı çıkmasın. Bir insanı tanımak için bir başkasının o kişi hakkındaki düşünceleri bile o insanı tanımak için bazı durumlarda yeterli olabilir. Aslında bu durum hepimizin sıklıkla yaptığı yanlışlardan biridir. Bir insanı tanımak o kadar kolay değildir. Belki de insanı tanıdım diyen bir insanın insan hakkında yapacağı tanım, insanın tanımsızlığıdır.

 

Badegül Abla, babaannem yaşlarındaydı. Babaanne denmişse yaşının yetmişin üzerinde olduğunu çıkarmışsınızdır. Genelde babaanneler yetmiş yaşın üzerinde olur. Siz de fark etmişsinizdir bazı insanlara bazı yaşlar yakışır. Örneğin çocuk deyince yedi yaş, genç deyince on sekiz yaş, orta yaş deyince kırk yaş gelir aklımıza. Bu yaşlar üç aşağı beş yukarı bu şekildedir. Badegül Abla´nın hayatı ile ilgili detayları bana ulaştıran köyde Kovboy Celal olarak bilinen Celal Amca´ydı. Kovboy lakabı, Western filmlerini çok izlemesinden geldiği söylenirdi. Bu filmlerle kafayı o kadar bozmuştu ki kendine bir at almıştı. Ama köyde Celal Amca´yı atın üstünde gören yoktu. Birkaç kez gece vakti at ile gezintiye çıktığını gören olmuş denilse de bu rivayetlere köyün ahalisi pek itibar etmemişti. Celal Amca, namıdiğer Kovboy Celal, ölümünün yakın olduğunu anladığı vakit,beş oğluna vasiyetiniyazdığı kâğıtları eski sandığına koyduktan sonra karısı Nesime Hala´dan aldığı kefen parasını torununa verip hastaneye yatmıştı. Celal Amca´nın ölen oğlu ile birlikte altı oğlu vardı. Oğullarıyla arası ömrünün sonlarına doğru biraz açılmıştı. Aslında oğullarına pek güvenmezdi. Bu yüzden kefen parasını oğullarından birine değil,ölen en büyük oğlunun oğluna vermişti. Celal Amca´nın cenazesi kaldırıldığında oğullarından biri, parayı alan ölen abisinin oğluna paranın hesabını soracaktı. Bu olay da farklı hikâyenin konusu. Biz yine Badegül Abla´ya dönelim. Celal Amca, bir haber sitesinde hikâyeler yazdığımı bilmem nereden duymuşsa hastaneyeonu ziyarete giden dedemden kendisini ziyaret etmemi rica etmişti. Bunun üzerine ben de bir kolonya alarak Celal Amca´yı ziyarete gittim. Kolonyanın limon kolonyası olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Hastaneye ziyarete gidilirken genellikle limon kolonyası, meyve suyu veya muz alınır. Bunu biliyorsunuzdur. Bilmem bu konu hakkında hiç düşündünüz mü?

Celal Amca´yı ziyarete gittiğimde yanındabenim onun gibi evladım yok, dedikten bir iki gün sonra ölen en büyük oğlunun karısına, en küçük oğluna hakkını helal etmediğini söylediği oğlu vardı. Celal Amca, oğluna kendilerini biraz yalnız bırakmasını söylediğinde, oğlu biraz bozulur şekilde: ?Bahçedeyim.? deyip odadan çıkmıştı. Oğlu odadan çıkınca Celal Amca, el işareti yapıp yanındaki sandalyeye oturmamı istedi. Bir süre bekledikten sonra konuşmaya başladı. Muhtemelen, oğlunun odanın kapısından uzaklaşmasını beklemişti.Ben de ister istemez meraklanmıştım. Celal Amca, köyde adını duyduğum, birkaç kerede yolda karşılaşıp selam verdiğim köydeki amcalardan herhangi biriydi. Badegül´ün gerçek adı Badegül değil, Badegül?Hani bizim köyde gelen geçene gül dağıtan Badegül, Evet, Ondan bahsediyorum işte. Bu sıra sesi biraz boğuk çıkmıştı. Ağzından çıkan kelimelere iyice kulak vermesem kelimelerin anlaşılması zordu. Celal Amca, Badegül? Bağlantıyı kurmakta oldukça zorlanıyordum. Bildiğim kadarıyla Celal Amca ile Badegül Abla´nın bir akrabalıkları yoktu. Badegül bizim köye geldiğinde gül gibi bir kadındı, Celal Amca! Efendim! Badegül´ün gerçek adı Badegül değilse ve gerçek adını kimseler bilmiyorsa ona Badegül adını kim koymuştu? İşte bunu bilen yok, Olur mu öyle şey? Oluyor işte, şu hayatta neler olmuyor ki, Peki Celal Amca, köyde kimseler Badegül Abla´ya gerçek adının ne olduğunu soran olmamış mı? İnsanlar, o zamanlar birbirine o kadar çok şey sormazdı, Sonra? Meğer Badegül bizim köye gelin gelmeden önce...

 

Şimdi düşündüm de hikâye burada bitti. Nasıl yani diyebilirsiniz. Evet, yanlış duymadınız. Hikâye burada bitti. Size ben, Celal Amca´nın bana anlattığı Badegül Abla´nın yaşadığı o kötü olayları anlatamam. Eğer anlatırsam yukarıda da dediğim gibi siz Badegül Abla´yı, köyde yoldan geçenlere gül dağıtan ve dağıttığı güller bitince hep gülen biri olarak değil, yaşadığı bu kötü olaylarla hatırlayacaksınız. Benim gönlüm buna elvermez.

 

Bir kadın düşünün, adı Badegül, köyde yoldan geçenlere gül dağıtıyor ve dağıttığı güller bitince hep gülüyor. Kulağa hoş gelmiyor mu?

 

NEŞAT SAMAT