Adalet Ağaoğlu (1929-2020)

Adalet Ağaoğlu (1929-2020)

Adalet Ağaoğlu (1929-2020)

 

Adalet Ağaoğlu (1929-2020)

Adalet Ağaoğlu (23 Ekim 1929, Ankara – 14 Temmuz 2020, İstanbul), daha çok roman ve öykü türündeki eserleriyle tanınan yazar. 20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biri kabul edilir.Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen eserler vermiştir. Romanları dışında hikâyeoyundeneme ve anı türünde eserleri bulunmaktadır

Yaşamı[

23 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer (1936-1977) ve iş adamı Ayhan Sümer (1930-2020)'dir.

İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşti.] Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.

Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.

1951-1970 yılları arasında TRT’de çeşitli görevlerde bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk Şarkısı"nı yazdı. Radyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı (Kartal TibetÜner İlseverÇetin KöroğluNur Sabuncu) ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Meydan Sahnesi"ni kurdu. Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve bilgisini artırmak üzere Paris'e gitti. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. Çatıdaki Çatlak oyunu 1965 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenirken yasaklandı, bu olay onu roman yazmaya yöneltti. TRT'nin özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970 'te istifa eden sanatçı o tarihten sonra yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullanmıştır.

İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973’te yayımlandı. Bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi(1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı. Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında toplatıldı. Fikrimin İnce Gülü romanı hakkında, Askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. Düğün Gecesi ise soruşturma aşamasında kaldı. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.

Adalet Ağaoğlu'ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlandı ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.

1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastande yatan Adalet Ağaoğlu[9] için Can Yücel'in söylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü, Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı.

Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer almış ancak Temmuz 2005'te İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika izliyorlar" diyerek istifa etti. 2008'de Özür Diliyorum kampanyasını desteklemiştir.

2010 Anayasa Referandumu sırasında çeşitli katılımcılarla beraber düzenlenen bir panelde Öğrenci Kolektifleri adlı bir grubun yumurtalı saldırısına maruz kalmıştır.

Eşi Halim Ağaoğlu'nun 2018 yılında ölümünün ardından yazmayı bıraktığını açıkladıTürkçe roman alanındaki özgün ve öncü eserleri ile ülkemizin kültürel ve düşünsel dünyasına yaptığı katkılarından dolayı 2018'de Boğaziçi Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verildi

Ölümü[

Yoğun bakım tedavisi gören Ağaoğlu, çoklu organ yetmezliği sebebiyle 14 Temmuz 2020'de hayatını kaybetti.

Eserleri[

Tiyatro ve radyo oyunları[

Bir Piyes Yazalım - 1953, oynanmış, basılmamış

  • Yaşamak - 1955-56 radyo oyunu, yayınlanmış, basılmamış
  • Evcilik Oyunu - 1964
  • Tombala - 1967
  • Çatıdaki Çatlak - 1969
  • Sınırlarda 1969
  • Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar 1973
  • Kendini Yazan Şarkı 1976
  • Çok Uzak - Fazla Yakın 1991
  • Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun 1992
  • Fikrimin İnce Gülü - 1996
  • Çağımızın Tellalı 2011

Roman[

Öykü[

  • Yüksek Gerilim (1974)
  • Sessizliğin İlk Sesi 1978
  • Hadi Gidelim 1982
  • Hayatı Savunma Biçimleri 1997

Deneme[

  • Geçerken 1986
  • Karşılaşmalar 1993
  • Başka Karşılaşmalar 1996
  • Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar 2002
  • Yeni Karşılaşmalar 2011

Mektup

Anı

  • Göç Temizliği 1985
  • Gece Hayatım 1991

Günce[

  • Damla Damla Günler 2004
  • Damla Damla Günler I-II-III 2007

 

 

 

 

 

 

EDEBİYATÇILARIMIZIN FARKLI YÖNLERİ

 

CAHİT SITKI

Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır. O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “ölüm” temasını işlemiştir.

 

 NAZIM HİKMET

Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.

Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.

 

 ÖZDEMİR ASAF

"R" leri söyleyemeyen şair...

Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü sorar:

“Neğeye biğadeğ?”  Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner. Oradan Karaköy’e kadar yürür.

 

YAHYA KEMAL

Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet’in annesine aşık olmuştur.

 

 TEVFİK FİKRET

 Aynı zamanda iyi bir ressamdır. Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuştur. En büyük takıntısı: Sol tarafında kimseyi yürütmemek.

 

 AHMET HAŞİM

 Hastalık derecesindeki takıntısı ise: Toprak yemesidir. Haşim’in şiirlerinde hep gün batımı, gece, ay ışığı, hüzün olmasının sebebi çirkin olmasından derler.

 

 

ORHAN VELİ

Ölümü  belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündendir. Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuştur.

 

CEMİL MERİÇ

En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.

 

SABAHATTİN ALİ

Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştır. Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali diksiyon takıntısına sahipmiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsızmış olur bunu da kendisine söylermiş. Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına “ Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.

 

AHMET ARİF

Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyordu. Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif şahlanmayan ata binmezdi. Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif tam bir sigara tiryakisiydi.

 

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

 

Kulağa sevimli gelen bir alışkanlık! Unutulmaz filmlerden olan Gulyabani filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış. Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş. Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanır. Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş. Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır ve ev reçelleri yaparmış.

 

YAŞAR KEMAL

 

Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.

 

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Söylenenlere göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı.

1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar eder. Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!”