HİKAYE
ÜÇ KAFADAR
Büyük kayalıkların dibinde midye arayan, Can ile Yosun iki büyük çanta doldurdu. Üçüncü çantayı cebinden çıkaran, sevinçle bağırdı.
“koş! Yosun koş. Şu tarafa geçersek, bu çantayı da doldururuz.”
Küçük kız, başını kaldırdı. Kardeşinin tarif ettiği yöne baktı. Midyeler kıyıya vurmuştu. Kumdan çok midye vardı. Yosun, toplamak için bir an önce gitmek istedi. Fakat Can, yavaş olmasını midyelerin çokluğu canını sıktı. Fazla oluşu hoşuna gitmedi. Kardeşine dikkatli davranmaları gerektiği konusunda uyardı. Yosun, topladığı midye çantasının ağzını özenle kapattıktan sonra sırtına aldı. Çantanın iki sapını minik omuzlarına geçirdi. Belinin üzerine oturmasını bekledikten sonra Can’a dönerek,
“ben hazırım. Gidebiliriz.”
Can, etrafı gözden geçirdikten sonra kardeşine,
“bence oraya gitme fikri hoş değil. Midyelerin çok olması tuhafıma gitti. İstersen, geri dönelim.”
Okyanusun beyaz köpüklü dalgaları kayalıkları yalamaya başladı. Sahilde patlayan dalgalar korkunç ses çıkartarak tekrar geri dönüyordu. Yunus balıklarından biri iyice kıyıya çıktı. Yosun, sevincinden çığlık attı. Koşarak Yunus balığının yanına gitti. Yunus balığı solungaçlarını açarak küçük kızın yüzüne baktı. Sevimli suratı Yosun’a daha da sevimli geldi. Elini uzatarak, balığın başını okşadı. Balığın kaygan başı elinin altından kaydı. Tekrar elini uzattı. Ama bu sefer daha dikkatli basmaya karar verdi.
Yosun, balığın başını okşadıkça balık kendine has sesler çıkarttı. Küçük kız deliye döndü. Kardeşi Can’ın gelmesini istedi.
Can, Yosun’un fazla yaklaşmamasını yüksek sesle söyledi. Yosun bir şey yapmaz deyip, balığın yüzünü iki minik eliyle tuttu. Yunus balığı küçük kızın okşamalarından memnun oldu. Çıkardığı seslerle daha da belli etti. Yosun, balığın sevimli hareketlerine adeta çıldırdı. Minik elleri balığın üzerinde gezindikçe, mutluluğu ikiye katlandı. Can, bir müddet kardeşiyle balığın hareketlerini izledi. Daha fazla dayanamayacağını anladı. Can, yunus balığının önce kuyruğunu daha sonra başını okşadı. Bir taraftan Yosun, diğer tarafta Can, balık iki çocuk arasında kaldı. Üçü birlikte sarmaş dolaş oldu. Biraz suda biraz kayalıkta oynamaya başladılar. Balık, kayanın üzerinden kendini suya bırakırken, iki çocuk gülerek, arkasından atladı. Birkaç defa tekrar daldılar. Yosun, Can yunus balığı suyun içinde oynayıp, güldü. Bazen yanlarına başka yunus balığı da, geliyordu. Ama fazla kalmıyordu. Üçünün arasında kurulan bağ çok farklıydı.
Yunus balığı, suya dalıp çıktıkça iki çocuk deliye döndü. Minik ellerini birbirine çırpıp, bağırdı. Yosun’un saçlarının her telinden su damlıyordu. Tek örgülü saçlarının yerinde, dağınık saçları vardı. Can daha şanslıydı. Kısa saçlarıyla daha rahat hareket ediyordu.
Yunus balığı, köpüklü dalgaların arasına batıp çıktıkça çocukların keyfine diyecek yoktu. Yosun, sevincinden ne yapacağını şaşırdı. Balığın sırtına atladı. Arkasından Can. Üçü birlikte sevgi yumağına döndü. Bazen suyun üzerinde bazen de, suyun altında oynadılar. Yanlarından geçip giden balık sürülerini hiç görmediler.
Üç kafadar kendi dünyalarındaydı. Suyun tadını çıkarıp, mutluluklarını perçinlediler. Yosun gülmekten kendini alamadığı gibi çoğu kez suya düştü. Can her defasında kardeşinin balığın sırtına bindirdi.
Yosun, güçsüzleşen ellerinin daha fazla dayanamayacağını Can’a söyledi. Kıyıdan ne kadar uzaklaştıklarını dahi bilmeden yol aldılar.
Yunus balığı iki çocuğu sırtında taşıdı. Köpüklü beyaz dalgaların arasından sevinç çığlıklarıyla geçtiler.
Yosun, Can’a bağırarak,
“artık dayanamayacağım. Beni kıyıya götür.”
Çok geçmeden bayıldı. Can ne olduğunu anlamadan kucağına düşen Yosun’a baktı. Yosun hareketsiz baygın vaziyette Can’ın kollarında kaldı. Yunus balığı yüzmeye devam ediyordu. Sırtından olan bitenlerden habersiz.
Can, balığa geri dönmelerini söyledi. Balık önce anlamadı. Sonra değişik sesler çıkartarak geri döndü. O da, Yosun’un durumunu anladı. Geçtiği suları parçalarcasına hızla yüzüyordu.
Can, kardeşini ayıltmak için sürekli yüzüne kollarına mesaj yaptı. Bir yandan da annesini düşündü ve söylediklerini hatırladı.
“Can, kardeşin henüz sekiz yaşında ona dikkat et. Senden dört yaş küçük olduğunu unutma. Akşama kadar zamanınız var. Sakın geç kalmayın. Hava kararmadan evde olun. Midye toplamak için sakın uzaklaşmayın.”
Can, annesinin ne kadar akıllı olduğunu bir kez daha anladı. Yunus balığı sığ sulara yaklaşınca, Can’ın inmesi için harekette bulundu. Can, önce suya girdi. Ardından kardeşinin koluna girerek kıyıya taşıdı.
Yosun, kumsala cansız bir şekilde uzandı. Can, ne yapacağını bilmeden sağa sola koşturdu. Yunus balığı, yanlarına kadar gelemedi. Fakat bir noktada sabit kaldı.
Can, kardeşinin ayılması için suni teneffüs yaptı.
“bunu niye yapıyorum ki, boğulmadı ki, sadece bayıldı. Ne yapacağım, bilemiyorum. Eve kadar taşıyamam.”
Kendi kendine konuştuğu sırada Yosun, kendine geldi.
“abi, bana ne oldu? Neredeyim? Balık nerede?”
Can sevincinden
“buradayım. Kıyıdayız. Birden bayıldın. Beni ve balığı çok korkuttun. Şimdi iyi misin?”
Yosun iyi olduğunu söyleyip, eve gitme vaktinin geldiğini hatırlattı. Midye dolu çantaları bir kez daha yüklendiler. Bir noktada kendilerini izleyen yunus balığını görüp, el salladılar. Her gün geleceklerine dair söz verdiler.
DUYGU KARAHASANOĞLU