RESİM SERGİSİ

     RESİM SERGİSİ

Trabzon'lu Ressam Selman Uzun

                                                         RESİM SERGİSİ

 

 Trabzon'lu Ressam Selman Uzun  Ulusal Artnova  sanat fuarına katıldı. İstanbul Nişantaşı  7 Art Galerinin sanatçısı olarak katıldığı fuara son dönem çalışmaları  nostaljik araç kuşlar, köpekler ve karaca  temalı eserleri Ankara'lı sanat sever tarafından yoğun ilgi gördü Amerikalı iş adamların standına ziyareti sonrası teklif alan sanatçı Selman Uzun yaptığı açıklamada gerek ulusal gerek uluslararası galerilerden çalışmalarına olan ilgiden çok mutlu olduğunu söyledi.

 

 

SELMAN UZUN

 

 

Trabzon'da Doğdu, Trabzon Lisesi Resim Bölümü'nün ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Görsel Sanatlar Öğretmenliği Bölümü'nden Onur Derecesiyle Mezun Oldu. Bir Dönem Eğitimcilik Mesleğini K.T.Ü' de Akademisyenlere Hizmet İçi Eğitim Seminerlerinde Ders Vererek Devam Etti. Uzun 7 Kişisel Sergi Açtı 345 Karma Sergiye Katıldı. Resim ve Fotoğraf Dalında İki Ödül Aldi. (Belçika, Almanya, İtalya, Fransa, İspanya) da Özel Koleksiyonlar da Eserleri Bulunan Sanatçının Sanat Alanları Fotoğraf ve Resimdir . Uzun Bir Çok Belgesel Hazırladı, Sanat Yönetmenliği Yerel ve Ulusal Kanallarda Temsilcilik, Haber Müdürlüğü Yaptı. Sanatçı Çalışmalarını Kendi Stüdyosunda Çalışmaktadır. Selman Uzun ayrıca Trabzon Kuşları Üzerine Belgesel Çalışmalarını

Sürdürmektedir.

[08:47, 21.10.2024] Nevzat Yilmaz: Son dönemde Türk resim sanatında adından söz ettiren sanatçı Türk Kolleksiyonerler tarafından yakın takip edilmektedir. ülkemizde açılacak olan önemli bir müze için yaptığı çalışmaları yakında sergilenecek.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YA RAB!


Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i

Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta
Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?

Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ

Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

 

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

Mehmet Akif Ersoy

 

 

 

Necid Çöllerinde 

 

Yâ Nebi...

Şu halime bak

Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın,

Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın.

Hârimi Pâkine can atmak istedim durdum,

Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.

Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar,

Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.

Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak,

Önümde durmadı artık ne hanuman ne ocak.

Yıkıldı hepsi, ben aştım diyar-ı Sudan’ı,

Üç ay tihame deyip çiğnedim beyebanı.

Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada,

Yetişmeseydin eğer Ya Muhammed imdada.

Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin,

Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.

İradem olduğu gündür senin iradene râm,

Bir an olsun yollarda durmak bana oldu haram.

Bütün hayakil-i hilkat ile hasbihal ettim,

Leyâle derdimi döktüm, cibali söylettim.

Yanıp tutuşmadan yummadım gözümü,

Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?

Azab-ı Hecrine katlandım elli üç senedir,

Sonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir?

Üç beş sineyi hicran içinde inleterek,

Çıkan yüreklere husran mı, merhamet mi gerek.

Demir nikabını kaldır mezarı pâkinden,

Bu hasta ruhumu artık, ayırma hakinden.

nedir o meşale, nurun mu ya Resulallah

Sükûn içinde bir an geçti, sonra kısa bir âh....

Mehmet Akif Ersoy