İFFET
Çaresizliğin başka bir adı var mıdır? Açlık, sefalet bir insanın en zor imtihanlarındandır. Öyle ya da böyle açlıkla, mücadele etmek zordur.
Ne var ki, çaresizlik bunu da yaptırır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar; “İffet” adlı romanında ahlaklı yaşamın erdemliğinden söz ederken ahlaksızlığın nerelere mal olduğunu da usta kalemiyle okuyucuya aktarır.
İffet, annesi ve on yaşındaki kardeşiyle fakir bir hayat sürmektedir. Babası ölmeden önce İffet’e güzel bir eğitim aldırdı. Yaşantıları güzeldi. Oturdukları ev kendilerinin babasının da, kazandığı ücret yeterli derecedeydi. Babasının aniden ölümü başta İffet olmak üzere aile fertlerini alllak bullak eder. Çok geçmeden evleri de, yangında kül olur. Üç kişilik aile ortada kalır. Elde avuçta fazla bir şeyleri kalmaz. Kalan parayla bir ev tutarlar. Ancak kira çok gelince daha ucuz eve taşınırlar. Derken, şehrin dışında köhne bir ev kiralarlar.
İffet yaptığı el işlerden açlıkları giderecek kadar para kazanır. Annesi üzüntüden hastalanır. On yaşındaki Sabri ablasının sözünden hiç dışarı çıkmaz.
İffet, taşındıkları mahallenin komşu kızlarına da, nakış işlemeyi öğretir. Bundan da bir kazanç elde eder. İffet çocukluk aşkı olan Latif’le nişanlıdır.
Hüseyin, yeni bir roman yazmanın kurgusunu düşünürken, konağa arkadaşı doktor gelir. Doktor, Hüseyin’e odalara kapandığını söyleyerek gerçek hayatla haşir neşir olmasını söyler.
Hüseyin cevap vermez. Doktor akşama fakir bir hasta ziyaretinde bulunacağını kendisiyle birlikte gelmesini önerir. Hüseyin fazla düşünmez. Ne olarak gideceğini sorar. Kendisiyle birlikte bir doktor olarak gelebileceğini söyler.
Hasta kadının evine giderler. Doktor, Hüseyin’i doktor olarak tanıtır.
Doktor, hastayı muayene eder. iffet, annesinin hastalığına çok üzülür. Doktorun gönderdiği ilaçların faydası olmadığını yaşlı gözlerle anlatır ve odadan çıkar.
Hüseyin İffet’in güzelliğinden ve terbiyesinden etkilenir. Kızın yaptığı tabloları meraklı gözlerle inceler. Doktor olarak tanıtılan Hüseyin hastanın nabzına bakmak ister. Doktor itiraz etse de, Hüseyin kendi bildiği yöntemle hastanın nabzına bakar.
İffet, odaya döndüğünde, ağladığını belli etmemeye çalışır. Doktor, yeni ilaçlar göndereceğini söyledikten sonra arkadaşı Hüseyin ile birlikte evden çıkarlar.
Yol boyu aile hakkında konuşurlar. Komşu kadınlardan biri arkalarından yetişerek; “efendiler! Bu aile var ya, mahalleyi her akşam yemek kokusuyla dolduruyor. Alan var, alamayan var. Hele İffet; kibir, kibir, kibir, kibirli bir kız. Hiç yanına yaklaşılmıyor. Hele küçük çocuk var, o da bir cüce. Ne olduğu belli değil.”
Her iki adam, kadını bir müddet dinler sonra yollarına devam eder.
Hüseyin, İffet’i düşünmeye başlar. Oda da onun hayalini görür. yeni romanın taslağını yapar.
Birkaç gün sonra doktorla birlikte yine fakir hasta kadına giderler. Doktor, gönderdiği ilaçların
faydası olup olmadığını sorar.
Kadın, daha iyice olduğunu söyler. iffet’le Hüseyin sanat üzerinde koyu sohbete dalar. Birbirlerini bir çok konu da, tartar.
Latif, çok geçmeden sohbete dahil olur. Bir müddet daha konular senli benli uzayıp gider. Gitme vaktinin geldiğini söyleyen doktor Hüseyin’le birlikte evden çıkar. Latif’te arkalarından yetişir. Latif, İffet’i çok sevdiğini onunla evlenmek için uygun zaman beklediğini söyler.
Bakkal önlerini keserek, hasta kadının üç aydır alış veriş yaptığını, tek kuruş ödemediğini söyler. Latif, hesabı görmek ister. Bakkal veresiye defterini karıştırdıktan sonra hesabı bulup, Latif’e gösterir. Latif, bakkala olan tüm borcu kapatır.
Günler haftalar geçer. Belli bir süre sonra ziyaretler azalır. Doktor Anadolu’ya geçici görevle tayin edilir. Hüseyin, hasta kadının evine gider. Ancak evde kimseyi bulamaz. Komşulardan bir kadın, onların taşındıklarını söyler. Nereye taşındıklarını da bilmediğini ifade eder. Hüseyin çok üzülür.
İffet, yeni taşındıkları evin giderini karşılamak için el işi yapmaya devam eder. ancak istedikleri kadar iş yaptırmaya gelen olmaz. Aile perişan ve açtır. Sabri açlığa daha fazla dayanamayacağını söyler. iffet, kardeşine kendisinden daha çok üzülür. Çocuk evden dışarı çıkar. Çok geçmeden üç salatalıkla topallayarak içeri girer.
İffet, kardeşinin kanayan ayağını görür ve sorar. Çocuk bostan alırken bahçıvanın gördüğünü ve taş attığını söyler. iffet hırsızlığı kabullenemez. Çocuğu azarlar. Yanlış yaptığını defalarca söyler. Çocuk, açlığa dayanamadığını söylese de, İffet, hırsızlığın çok kötü bir iş olduğunu kardeşine izah eder.
Çocuk bıçakla, salatalıklardan birini kesip yemeye başlar. Ayılıp bayılan ablasına da, verir. Sonra annesine salatalık dilimini uzatır. Salatalıklar mideye inmeden kapıda kalabalık birikir. Kimi hırsız, kimi ahlaksız diye bağırır. Çok geçmeden odaya giren kadınlar, çocuğu polise teslim eder. Mahallede yapılan tüm hırsızlıkları çocuğa yüklerler.
İffet, annesi ve kardeşi bu evden de kovulur. Biçareler, başka bir eve taşınırlar.
Bir gün Fettan Raziye adındaki kadın, İffet’lerin evine gelir. Lavaboyu kullanmak istediğini söylese de, gözünü İffet’ten ayırmaz. Genç ve güzel olduğunu tekrarlayıp durur. Zengin bir adamın beğendiğini onun aracılığıyla geldiğini söyler.
İffet, kadını kovar. Kadın, giderken tekrar geleceğini güzelliğini fakirhanede heba etmemesini söyler. iffet, gitmesi için bağırır.
Birkaç gün sonra Fettan Raziye, tekrar gelir. İffet’e zengin adamı kabul etmesini bir kez daha söyler. iffet, tepki verir. Fettan Raziye, utanacak bir şey olmadığını tekrarladıktan sonra Latif’in öldüğünü söyler. iffet şaşırır. Fettan Raziye, pes etmeyeceğini tekrar geleceğini yüksek sesle haykırır.
İffet, ne yapacağını bilemez. Kapının altından atılan zarfı görür. Alıp almama konusunda tereddüt eder. İstemeyerek de, olsa zarfı alır ve açar. Zarfın içinden para ve mektup çıkar. İffet, mektubu okur. Yazılanlar ruhunu okşar. O anda kararını verir. Paraları alıp, alış verişe gitmeden önce annesine bir konakta mürebbiye olarak iş bulduğunu görüşmeye gideceğini söyler. Anne kızının iş bulduğuna sevinir.
İffet annesine yalan söylediği için utanır.
İffet, bir çok ipekli kumaşlar, alır. Dikiş makinesi de, alır. Yaptıklarına da kendisi de şaşar. Eve elinde paketlerle döner. Annesine bir kez daha yalan söylemek zorunda kalır. Kumaşları konaktaki hanımın verdiğini kendisine elbise dikeceğini söyler. Kadıncağız kızının her sözüne inanır. İffet’te annesine söylediği yalanlardan utanır. Elbiseleri diker. Bu arada Fettan Raziye’ye buluşma yerini de bildirir.
İffet, diktiği ipekli elbiseyi giyer. Makyaj yapar. Aynada kendisini incelerken, birden Latif’in hayalini görür. Hayal, nereye gidiyorsun dercesine İffet’e bakar. İffet, hayalin bakışlarıyla sersemleşir.
Latif’in hayali hiç kaybolmaz. İffet, daha fazla dayanamaz. Annesinin yanına gidip yatağa düşer. Önce üşüdüğünü, sonra yandığını söyler. Kadıncağız hiç bir şey anlamaz. İffet, olan biten her şeyi annesine anlatır. Fettan Raziye’nin geleceğini ve Sabri’nin onu alıp eve getirmesini ister. Çok geçmeden Fettan Raziye gelir. İffet’i yatakta görünce şaşırır. İffet, annesine ve kardeşine odadan çıkmalarını söyler.
Fettan Raziye olan biteni anlamaya çalışır. İffet, Fettan Raziye’ye ahlaksız bir yaşam sürdüğünü ve bu yaşamın içine çekilmek istendiğini söyler. Fettan Raziye’ye daha birçok dini konu da nasihat eder. Sonunda Fettan Raziye, kelimeyi şahadet getirerek Müslüman olur.
İffet, kadına abdest amayı ve namaz kılmayı öğretir. Fettan Raziye, hayırlı işler yapacağına söz verir. Gece gündüz İffet’in yanında kalır. İffet, her gün biraz da solar. Hastalığı ilerler.
Hayata gözlerini yumar.
Fettan Raziye, İffet’in başucunda gözyaşı döker. Malı mülkü nesi varsa satıp, Hacca gider. İffet’in ruhu için hayırlar yapar. Fettan Raziye, Hacı Raziye olur.
Hüseyin, bu süre zarfında İffet’ten hiç haber alamaz. Doktorla bir gün gezmeye çıkarlar. Tesadüfen İffet’in öldüğünü öğrenir. Mezarını da görürler. Latif, eskisi gibi değildir. İffet’in mezarını çiçeklerle süsler. Gece gündüz orada kalır.
Hüseyin, Latif’in durumuna üzülür. Bir kaç gün mezarlığa gidip gelir. Latif, İffet’e olan duygularını anlatır.
Aradan epey zaman geçer. Hüseyin, arkadaşlarıyla gezmeye çıkar. İffet’in mezarının olduğu mezarlığının yanından geçerken, Hüseyin; Fatiha okumak istediğini arkadaşlarına söyler.
Hüseyin, Latif’i göremez. Mezarlığa yaklaşır. Mezarlığın yanında oturan çoban; “İffet’in annesi altı ay önce vefat etti. Nişanlısı da, annesinden bir buçuk ay sonra vefat etti. Bu mezarlar onlara ait. Küçük çocukta yardım sever biri tarafından gemiye tayfa olarak alındı.”
Der.
FATMA KARAHASANOĞLU