BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ, BİZ BÜYÜK TÜRKİYEYİZ

     BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ, BİZ BÜYÜK TÜRKİYEYİZ

Türkiye derinden sarsıldı. Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde takvimler, 06 Şubat Pazartesi saat 04.17’yi  gösterirken, yer yerinden oynadı. 7.4 şiddetindeki deprem, çevre illerde de, binaların yıkılmasına neden o

                                  BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ, BİZ BÜYÜK TÜRKİYEYİZ

 

                 Türkiye derinden sarsıldı. Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde takvimler, 06 Şubat Pazartesi saat 04.17’yi  gösterirken, yer yerinden oynadı. 7.4 şiddetindeki deprem, çevre illerde de, binaların yıkılmasına neden oldu. 

Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Malatya, Kilis. 

Toplam, on il 13 milyon insan depremden etkilendi.  binalar yıkıldı, canlar enkaz altında kaldı. Türkiye’nin dört bir yanından yardımlar sel gibi aktı. Yaşlı, genç, çocuk her biri gücü nispetinde yardım kolilerini taşıdı. İller deprem bölgesine yardım tırları gönderdi. Her biri deprem zedelerin yanında olduğunu gösterdi. 

            Türkiye, alarm seviyesini dörde çıkardı. Kurtarma ekipleri, on ayrı kente dağıldı. Her biri bir can çıkarmak için canla başla çalıştı.  Yabancı ülkelrden de arama kurtarma ekipleri geldi. Onlarda enkazlarda canlı cansız beden aradı. 

Kolay mı? On katlı, on dört katlı, on iki katlı binaların enkazında can kurtarmak kolay mı? Beton blokların aralarından, bir nefes bulmak için çalışan ekipler, bir ses duyduklarında, o can için nasıl seferber oldukları, nasıl çalıştıkları gözler önündeydi.  Soğuk havaya rağmen kurtarma ekipleri bir an olsun ara vermeden can kurtarmaya çalıştı. Gecenin karanlığında, enkazlar arasında ses verecek can arandı. Nefesler tutuldu. Yığınların arasından gelecek mucizeler beklendi. Bazı ekipler için bu mucizeler gerçekleşti. 

Enkaz altından bir el göründüğü vakit kurtarma ekipleri o yöne yönelerek, zarar vermemek için kendi vücutlarını siper ederek, o canı kurtarmaya çalıştı. Kurtarma ekibi, canı sedyeye özenle yerleştirip ambulansa kadar taşıyarak emin ellere teslim ettikten sonra başka can kurtarmak için yeniden başka enkazlara yöneldi. 

Dur durak bilmeden can kurtarma telaşında olan ekipler için saatin günün hiçbir önemi yok. 

Soğuk havaya, yağan yağmura, kara aldırış etmeden canlar arandı. Enkazdan canlı kadar cansız bedenlerde çıkarıldı. 

                Pazarcık depreminden sadece dokuz saat sonra saat 13.30 da bu sefer Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 7.8 şiddetinde deprem meydana geldi. İnsanlar ikinci kez şok yaşarken artçı depremler art arda devam etti. 

Bu depremde yine on kenti etkiledi. Giden canlar, kaybolan hayatlar, yok olan hayaller…

Her birinin yaşam hikayesi vardı. O gün okullar açılacak, öğrenciler yarı yıl tatilinden sonra ders başı yapacaktı. Ancak 7.4- 7.8  şiddetindeki depremler izin vermedi. Binaları temelden sarsıp, yıktı. Son kez akşam yemeği yediler, son kez televizyon seyrettiler, son kez birbirleriyle sohbet edip, konuşup güldüler, son kez yattılar ve sonrası! 

             Maçkalı polis memuru depreme görev yaptığı Hatay’ın Samandağ ilçesinde yakalandı. Enkaz altında kalan polis memuru eşi ve çocuğu enkazdan çıkarıldı. Ancak polisin önce iki yaşındaki kızı Akça vefat etti. Ardından polis memuru Nihat Alkurt’ta vefat etti. Polis memuru Nihat Alkurt ve kızı Maçka Hamsiköy’de dualarla ve gözyaşlarıyla toprağa verildi.      

Bir başka acı da, Maçkalı polis memuru Ziya Kadı ve ailesiydi. Hatay’da  göçük altında kaldılar. Ziya Kadı yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Öğretmen eşi ve iki çocuğu hayatını kaybetti. Hatay’lı öğretmen ve iki çocuğu Hatay’da gözyaşları arasında toprağa verildi.            

             Binalar, kibrit kutusu gibi yıkılırken, ana yollarda kağıt gibi buruştu. demir yolu rayları büküldü. Tam b,ir felaketti yaşandı. Depremin karanlık ve soğuk yüzü on kentte değil, tüm Türkiye’de hissedildi. Doğal afetin korkunç yüzü bir kez daha yüzlere tokat gibi indi. 

  On ayrı kentte enkaz yığınlarına dönen binalar, korkudan şaşıran insanlar, öteye beriye yardım etmek için koşturan ekipler, hastaneye yaralı taşıyan ambülanslar, tam bir felaketin görüntüleri. 

Her can enkazın altında kurtarılmayı bekledi. Soğuk bir yandan, yağmur ve kar diğer yandan. Havada kurşun gibi ağır, her yerde matem her yerde kasvet. 

Türkiye’yi hüzün kapladı. Yedi gün ulusal yas ilan edildi. Bayraklar yarıya indirildi. Türkiye’nin üzerine kara bulutlar çöktü. Ancak Türkiye’nin birlik ve beraberliği bu kara bulutları kısa sürede dağıttı. Ülkenin dört bir yanından tırlar yardım konvoyları bölgeye akın akın gitti ve gidiyor. 

Bu ruh, her ülkeye nasip olmaz. Türkiye tek yürek oldu. Her kentten ve ilçeden yardım eli deprem bölgesine uzandı. Bir ülkenin yapabileceği yardımı bir il bir ilçe üstlendi. 

Bugün birlik beraberlik günüdür. Birlikte zorlukları aşma günüdür. Birlikte kenetlenme günüdür. Bugün zorda kalana yardım etme günüdür. 

Enkaz yığınları arasında, duyulan her ses, her nefes bir can daha yaşıyor. Anlamını taşıdı. Canlar, enkazdan çıkartılırken, duygulu anlar da gözlerden kaçmadı. 

Hele çocuklar!  Beş yaşındaki Beyzanur’un konuşması kurtarma ekibini çok duygulandırdı. Beyzanur, kurtram ekibine; “siz eve nereden girdiniz?” kurtarma ekibindeki görevli; “duyduk ki, Beyzanur çok yemek yaptı güzel kokular çıktı. Onun için geldik.” Dedi. Bu diyalog kurtrama ekibine moral oldu. 

Her canının bir hikayesi bir hayatı vardı. Dört kardeşin kurtarma anı ekranlara getirildiğinde, tüm Türkiye nefesini tuttu. Gözler enkaza kilitlendi. Çıkacak olan kardeşlerin görüntüsü için nefesler bir kez daha tutuldu. Kardeşler arda arda çıkartılınca, yüzler bir kez daha güldü.

O ne güzel mutlluluk, cana can oldular. 

Göçük altında kalan ve çıkartılan her can, yaşadıklarının şokunu atmada güçlük  çekti. Komşusunu kaybedenler üzüldü. Yakınını enkazlarda arayanların görüntüsü yürekleri dağladı. Her enkazda; bir umut, bir ışık arandı.                          

                 Depremler, her zaman ders çıkartılacak doğal afetlerden biridir. Ne yazık ki ülkemiz  deprem kuşağında olmasına rağmen yapılan binalar depreme uygun yapılmıyor. Katlı bina yapma özentisi bütün kentlere yayıldı.

Dört bin yıl önce Babil kralı Hammurabi; “çürük yapılan ev yıkılırsa ve ev  sahibi ölürse evi yapan usta öldürülsün.” Hammurabi Kanunları.

                  Türkiye deprem bölgesidir. Bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır. Binalar inşa edilirken, kurallara kesinlikle uyulmalıdır. Devlet; “burada bina yapılmaz, tarım alanıdır” diyorsa, kesinlikle o araziye bina inşa edilmemelidir. Zemin önemli olduğu kadar mütahitlerin kullanacak olduğu malzeme miktarı da çok önem taşımaktadır. Mevzuatlara kesinlike uyulmalıdır. Mevzuat neyi nerede öngörüyorsa, mutlaka gereği yerine getirlmelidir. Kaçak bina yapılarak daha sora imar affından faydalanmamalı. Buna izin verilmemeli. 

Her arazi inşaat yapmaya uygun değildir. Emin mutlaka incelenmelidir. Binalar kurulurken, ön görülen yönetmenliğe uyulmalıdır. Giden canlar, bir daha geri gelmez. Birkaç milyon kar yapmak için yüzlerce canı yakmaya kimsenin hakkı yoktur. 

                  BİZ BÜYÜK BİR AİLEYİZ, BİZ BÜYÜK TÜRKİYEYİZ