Başarının sırrı; ‘Kurucu’

    Başarının sırrı; ‘Kurucu’

Maçka’nın yetiştirdiği değerlerden olan Eğitimci Avukat İbrahim Keskin, kurucusu olduğu; “Akçaköy Lisesi, Akçaabat Milli Eğitim Müdürlüğü, Yavuz Metal, Adalet ve Kalkınma Partisi, Avrasya Üniversitesi” kaleme alarak ‘Kurucu’ adl

           Başarının sırrı; ‘Kurucu’

 

                 Maçka’nın yetiştirdiği değerlerden olan Eğitimci Avukat İbrahim Keskin, kurucusu olduğu; “Akçaköy Lisesi, Akçaabat Milli Eğitim Müdürlüğü, Yavuz Metal, Adalet ve Kalkınma Partisi, Avrasya Üniversitesi” kaleme alarak ‘Kurucu’ adlı kitabı çıkardı.

Kitabın her satırı Eğitimci Avukat İbrahim Keskin’in nasıl bir kişiliğe sahip olduğu da açıkça ortaya çıktı.

Kitap, iki yıl gibi kısa bir sürede hazırlanması ve okuyucuyla buluşması Keskin’in ne denli başarılı olduğu da ortadadır.

                  İbrahim Keskin, 1955 yılında Bakımlı Köyünde dünyaya geldi. Trabzon’da İlk öğretmen  Okulunu bitirerek ilkokul öğretmeni  oldu. 1972 yılında ilkokul öğretmeni olarak  Zonguldak’ta  göreve başladı. 1977 yılında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsünü, 1988 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1992 yılında Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünü bitirdi.      

                  İbrahim Keskin ‘Kurucu’ adlı kitapta 1980-2020 yılları arasını kaleme alırken, yaşadığı sevinçleri, başarıları, zorlukları, imkansızlıkları doğrudan okuyucunun önüne serdi. Hayatta hiçbir şeyin kolay olmadığını ancak severek isteyerek her işin üstesinden gelinebileceğini bir kez daha kitabın satır aralarında gösterdi.

Her çıkışın mutlaka bir inişi olduğu da, kitabın içerisinde yer alan başarı öykülerinde sıralandı. Başarı, kişinin doğrudan karakteridir.

İbrahim Keskin’in ne kadar güçlü karaktere sahip olduğu, kuruculuğunu yaptı görevlerde hep ön plana çıktı.

Hayat basamaklarını çıkarken, zorluklarla karşılaşıldığı gerçeği asla unutulmamalıdır. Her zorluğun mutlaka kolaylığı da vardır.

                  ‘Kurucu’ adlı kitapta ,ilk bölüm okuyucuyu Akçaköy’ün 1980’li yıllarına yolculuğa çıkartıyor.

“…1980-1981 öğretim yılı bizim lisemizin ilk mezunlarını verdiği yıldı. Zira ben müdür olduğumda Milli Eğitim Müdürlüğünden ,izin alarak lise 2. Sınıfı açmıştım. O sınıftaki 13-14 öğrenci mezun olacak duruma gelmişti.  O zamana kadar mezuniyet töreni, okul müsameresi gibi şeyler hiç yoktu. Ama biz bunların halkla bütünleşmek özellikle okulun ve öğrencilerin amaç ve hedefleri bakımından önemli olduğunu biliyorduk. Bunun için çalışmaları başlatmıştım. 7 Haziran 1981 gecesi okulun bahçesinde bir program yaptık. Öğretmen Sabri Bulut’un  babası Ali Bulut’tan tahta alıp sahne çaktık. Perdeler için benim evimdeki perdeleri getirdik. Çekiliş için o zaman işlettiğimiz alüminyum çaydanlık imalathanesinden bir alüminyum çaydanlık takımı getirdik. Programa inanılmaz bir rağbet oldu. Belde halkı kadın, erkek, çocuk herkes oradaydı. Muhteşem bir mezuniyet gecesi oldu...”

 Düzenlenen  mezuniyet gecesi o dönemin  Karadeniz gazetesinin  sayfalarına taşınarak haber olmuştu.        

               Eğitimci Avukat İbrahim Keskin, ilk, orta, lise öğretmenliklerinin yanı sıra Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Avrasya Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak hukuk dersleri okuttu. Lise Müdürlüğü, Mili Eğitim şube müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1997 yılında memuriyetten emekli oldu. 1991 yılından beri serbest avukatlık yapmakta olup, bir dönem özel sektörde fabrika kuruculuğu ve müdürlüğü görevinde bulundu. Büyük Birlik Partisi ile Adalet ve Kalkındırma  Partisinin Trabzon İl başkanlığı görevlerini yürüttü.

               Kitabın ikinci bölümü olan Akçaabat Milli Eğitim Müdürlüğü, okuyucuyu o yıllara götürmektedir. Adeta zaman tünelinden geçiyorsunuz.

“…müdürlüğün kurulması için mekan, araç-gereç, kurumsal kimlik, araba, demirbaş gibi bir çok şey gerekiyordu. Biz her gün 4-5 saatlik toplantılar yaparak yapacaklarımızı planlıyor, görevlendirmeler yapıyorduk. Önce İlköğretim Müdürlüğünden devraldığımız dosyalar esas olmak üzere dosya kayıt evraklarını i düzenledik. Sonra bitişiğimizde bulunan ancak harabe halde olan eski merkez ilkokulu binasını onararak oraya taşındık. Artık yerimiz hayli genişlemişti. Ancak iki, şube müdürü bir odada çalışıyorduk. Daha sonra biz bağış  ve ricalarla odalarımızın demirbaşlarını temin ettik. Araç olarak müdürlüğümüze bağlı Halk Eğitim Müdürlüğünün bir minibüsü vardı. Onu zaman zaman kullanıyorduk. Ancak o da Almanya’dan gelen bir işçimizin o zamanlar Halk Eğitim müdürü olan Eşref Gedikli’ye bağışıydı…”

Bu bölümde elde edilenlerin kolay olmadığını zorluklarla başarının geldiğini açık ve net şekilde gösterdi.

                   Eğitimci Avukat Keskin, kitabın üçüncü bölümü olan Yavuz Metal’in kuruluşunu açık bir dille anlatırken, nasıl süreçlerden geçtiğini de, satır aralarına yerleştirdiği sözcüklerle ifade etti.

 “…bizim de elimizde çok az bir nakit vardı. O bakımdan blokeyi yaptırıp beklememiz zordu. Bu sırada kendisini üniversite sınavlarına gidip gelirken Keskin Kimyanın Gültepe Bacadibi’ndeki mağazasın da tanıdığım Mehmet Ali Aydınlar devreye girdi. O zamanlar muhasebecilik yapıyordu. Ancak çok iddialı birisiydi. 1980’li yılların sonlarıydı. 10 yıl sonra Türkiye’nin önemli adamlarından biri olacağını söylemişti. 20 yıl sonra Fenerbahçe başkanı, TFF Başkanı ve Acıbadem Grubunun başkanı olarak dediğini yapmış oldu. Şirket kurma işini ona havale ettik. Blokeyi de kendisi yatırdı ve 10 gün gibi bir sürede şirketi kurdu. Artık Yavuz Metal Sanayi Ticaret Anonim Şirketi adlı 5.000.000TL. sermayeli bir şirketimiz vardı. Şirketin 18 ortağının 12’si öğretmendi…”  

Akıp giden satırları okuduğunuzda daha bir çok olaya tanık olacakısınız.

                       Kitabın dördüncü bölümünde Adalet ve Kalkınma Partisi yer almaktadır. Bu bölümde de okuyucu zaman tünelinden geçecek.

“…24 Eylül 2001 günü genel merkezde Genel Başkanla görüşmeyi beklerken televizyonda mülkiye müfettişi Candan Eren’in Tayyip Beyle ilgili bir çok konuda suç işlediğine ilişkin rapor hazırladığı haberi veriliyordu. Derken sıramız geldi ve içeri girdik. Burası 20 metrekare civarında küçük bir odaydı. Genel başkan eski bir masada oturuyordu. Biz içeri girince ayağa kalktı ve sarıldık. Kendisini ilk defa yakından görüyordum. O anda kendisiyle çalışma imkanı veren Rabbime şükrettim. Oturduk, beni tebrik etti. Trabzon’la ilgili sayfasında benim ve O. Fevzi Gümrükçüoğlu’nun isminin yazılı olduğu defterini açtı. Bana “bizim partimiz hiçbir partinin devamı değildir. Türkiye’de şu ana kadar kurulmuş partilerden farklı ve yeni bir partidir. Partimize halkın her kesiminden insanları hatta dürüst CHP’lileri bile alacağız. Kuruluşu buna göre yapacağız.” Dedi. Bana mazbatamı, parti tüzük programını bir de kurumsal kimliğe ait bir doküman verdi….”

Bu bölümde de İbrahim Keskin’e hangi görev verilirse verilsin layıkıyla başardığına bir kez daha tanık olduk.

                Kurucu adlı kitap akıcı  üslupla okuyucu kendine kilitliyor. Sözcükler satırları, satırlar sayfaları bir solukta eritiyor. 

                 Kitabın beşinci ve son bölümü Avrasya Üniversitesi oldu. Keskin bu bölümde de, kalemini ustaca kullanmayı bildi.

Avrasya Üniversitesi bir Vakıf Üniversitesi olup, okuyucuyu merakta bırakmayı uygun gördük. herkese ‘Kurucu’ adlı kitabı okumalarını tavsiye ediyoruz.                     

Bir Vakıf üniversitesinin kurulurken hangi aşamalardan ne şekilde geçtiğini ve hangi zorlukların yaşandığını ‘Kurucu’ adlı kitabı okuyucunun okumasını tavsiye ederken, eğitimci Avukat İbrahim Keskin’in nasıl mücadele ettiğine de, okuyucu tanık olacaktır.

                    Bir solukta okunacak olan ‘Kurucu’ adlı kitabın yazarı eğitimci Avukat İbrahim Keskin en çok öğretmenliği sevdiğini ifade ederken, gözlerinde başarının izlerini görmek mümkündü.     

                    Eğitimci Avukat İbrahim Keskin ‘Kurucu’ adlı kitabını Maçka Haber gazetesi sahibi Duygu Karahasanoğlu ve gazetenin Yazı İşleri Müdürü Fatma Karahasanoğlu’na imzalayarak hediye etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SENİ SEVDİM EFENDİM...

Herkes canını verecek kadar seni severken, kimseye yük olmamak için, kendi işini kendin yapışını sevdim.

Başının ağrıdığını öğrendiğimde, başımın ağrısını sevdim.

Kuşu ölen çocuğun evine taziyeye gittiğinde... Anne ve yavru köpekler için koskoca ordunun yolunu değiştirdiğinde, merhameti sevdim, hayvanları sevdim..

"Benim çocuğum yok,ardımdan okuyacak kimse olmayacak" diye ağlayan Hz.Bilal'i, "Üzülme! Ümmeti Muhammed her ezandan sonra sana okuyacak" diye teselli edişini sevdim.

Bir gün,oturarak namaz kıldığını gören Ebu Hureyre'nin "Ey Allah'ın elçisi, hasta mısın?" sorusuna, "Hayır, açım!" deyişini sevdim.

O kadar uzun süre hiç aç kalmadım ben ama, kızın Hz.Fatma'ya, "Vallahi kızım,üç gündür baban bir şey yememiştir." deyişinde, açlığı sevdim.

Hz.Hatice'ye düğün için hediye ettiğin gülleri sevdim... "Hatice'nin sevgisi benim rızkımdır." deyişini sevdim.

"Beni nasıl seviyorsun?" diye soran Hz.Ayşe'ye, "kördüğüm gibi" cevabını... Ve zaman zaman "gördüğüm ne alemde?" sorusuna, "ilk günkü gibi" deyişini sevdim.

Sevgili kızın Hz.Fatma,her yanına girdiğinde,ayağa kalkıp karşılamanı, "hoşgeldin kızım" diye öpmeni, elinden tutup,yanına oturtmanı sevdim.

Hz.Ali ile Hz.Fatma'yı evlendirirken,ikisini karşına alıp, "Ey Ali, kızımı sana cariye olarak veriyorum, ama unutma, sen de onun kölesisin" deyişini sevdim.

Mirâc'a çıktığında, Allah Teala, "Seni ne ile şereflendireyim?" dediğinde, "Beni Sana kullukla şereflendir" deyişini sevdim.

Yine mirâçta Rabbim "İste! Ne isteğin varsa vereyim" dediğinde, secdeye kapanıp, gözyaşlarıyla "Senden ümmetimi istiyorum" deyişini sevdim.

Refik-i Alâ'ya, Yüce Dost'a giderken, "Sizi kevser ırmağı başında bekleyeceğim. Bana kavuşmak isteyen, elini ve dilini kötülüklerden çeksin." deyişini sevdim.

Ve Rabbimizin, "Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O'na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir,merhametlidir (Tevbe-128) deyişiyle, seni sevdim.

Ve Rabbimizin, "Şüphesiz ki, Allah ve melekleri, Peygamber'e çokça salât ederler (överler,yüceltirler). Ey müminler! Siz de O'na salevat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin."(Ahzab-56) buyurmasıyla, seni daha çok sevdim..